Gönderi

- Hiç kuşku yok ki her insanın içinde bir öfke canavarı, acı çeken kurbanın haykırışlarından aşırı zevk duyan bir şehvet canavarı, zincirinden boşalmış bir canavar, hastalıkların, romatizmaların, hasta böbreklerin vb. verdiği acılarla beslenen bir canavar yatar. Bu okumuş, aydın ana baba daha beş yaşındaki zavallı kızlarına her çeşit işkenceyi, acıyı tattırmışlar. Niçin olduğunu kendileri de bilmeden tokatlıyorlar, kırbaçlıyorlar, tekmeliyorlarmış. Her yanı çürük içindeymiş zavallının. Sonunda işi en yüksek düzeye çıkarmışlar: Dondurucu soğuk gecelerde helaya kapatıyorlarmış onu. Gece çişe kalkmak istemesin diye (beş yaşındaki çocuk melekler gibi mışıl mışıl uyurken uyanıp da çişinin geldiğini söyleyebilirmiş de sanki), çocuğun pisliğini yüzüne sürüyorlarmış, yemeye zorluyorlarmış kendi pisliğini. Düşün, bir anne, evet bir anne öz evladına yapıyor bunu! O iğrenç yere kapatılan zavallı yavrunun iniltileri işitilirken de sıcak yatağında rahat rahat uyuyabiliyormuş! Başına gelenleri henüz anlayamayan küçücük bir yaratığın o pis yerde, soğukta, karanlıkta, sızlayan göğsüne minnacık yumruğuyla vurmasının, içli içli ağlamasının, "Allah Baba"ya onu kurtarması için yalvarmasının ne demek olduğunu biliyor musun!.. Bu korkunç, yürekler parçalayıcı durumu düşünebiliyor musun kardeşim? Rahip adayım benim, anlayabiliyor musun? İnsanın içini sızlatan bu felaketin olması pek mi gereklidir? Bu olmasa kişioğlunun yeryüzünde yaşaması da olamaz diyorlar, çünkü iyiyle kötüyü öğrenemezmiş. Böylesine pahalıya oturuyorsa Allah'ın belası bu iyilikle kötülüğü ne diye öğrenmeliyiz? Küçücük bir çocuğun "Allah Baba"sına yalvarırken döktüğü gözyaşı dünyanın tüm bilgilerine bedeldir... Büyüklerin çektiklerinden söz etmiyorum, elmayı yediler onlar, cehennemin dibine kadar yolları var! Ne halleri varsa görsünler, ama bunlar, bunlar!
Sayfa 337 - İletişim Yayınları
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.