Gönderi

Jung, Ashâb-ı Kehf kıssasında Kehf sûresinin 17 âyetini merkez olarak almıştır: " Güneşi görürsün, doğduğu zaman mağaralarından sağa doğru eğriliyor, battığı zaman sola doğru onları makaslayıp geçiyor ve onlar, mağaranın geniş bir açıklığı içindedirler. Bu durum, Allah'ın âyetlerindendir.* " Ashâb-ı Kehf'in mağarada bulundukları ortam şu şekilde tasvir edilmiştir: Güneş doğduğu zaman, mağaradan sağ tarafına meyleder; battığı zaman da uyuyanları makaslar Üzerlerine güneş ışığı değmez, değse bile, sol taraflarına yakın bir yerden geçer. Bir başka deyişle, güneş doğarken de batarken de üzerlerine düşmez, onlara bir zarar ve rahatsızlık vermeden eğik bir şekilde, değmeden geçip gider. Güneşin sıcaklığı onları rahatsız etmez. Mağaranın her tarafı kapalı olup, giriş kısmı biraz batıya meyilli olmakla birlikte kuzey yönünü dönüktür. Mağaranın ağzı kuzeye baktığı için güneş ışığı içeri girememektedir. Güneşin Ashab-ı Kehf'i rahatsız etmemesi, ebedî gölge sembolüyle ilişkilendirilmiştir. Dürüst ve erdemli olanların cennette ulaşacakları mutluluk ve esenlik halini belirtmek için Kur'an'da sıkça yapılan atfın bir uzantısı olarak yorumlanmıştır.
Sayfa 15 - Kehf Sûresi 17/18 - Jung, Kur'an meali olarak L. Ullmann'ın 1857 tarihli çevirisini kullanmıştır.
·
165 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.