Gönderi

İnsan zekâsı için realiteyi kavramak kadar güç bir şey yoktur. Halbuki bu, dünyadaki nizama uyabilmemiz için elzemdir. Bu bilgi ancak tecrübe ve müşahede yolu ile elde edilir. Tecrübe ve müşahede ise gayret ister. Halbuki zihnimiz bu gayrette bulunmaktan hoşlanmaz. Gazeteleri okumak, radyoyu dinlemek yahut film seyretmek çok daha kolaydır. İnsanların çoğu kendi kendilerini, başkalarını yahut herhangi bir şeyi, derinliklerine nüfuz ederek anla- mak kabiliyetinden mahrumdurlar. Bu insanlar gördükleri terbiyenin ve yaşadıkları hayat icabı edindikleri alışkanlıkların kurbanıdırlar. Umumiyetle kültürleri ortaokul yahut lisenin verdiği kültürden ibaret kalır. Fabrikaların, yazıha- nelerin ve kahvelerin o suni havası içinde müşahhas realiteyi tetkik etmek imkânını bulamazlar. Ayak basılmamış tertemiz karın, derin sessizlik içinde bulunan dağların, sevinçlerinden yerlerinde duramayan ve uçuşup duran kuşların, öğle sıcağında hareketsiz duran buğday tarlala- rının güzelliğini ve ıssız bir çiftlikte hastalığın uyandırdı- ğı dehşeti bilmezler. Halbuki bizim için bilinmesi gereken realite, gazeteler, mecmualar, kitaplar vasıtasıyla kazanılan bilgiden değil, müşahede ve tecrübenin verdiği yakın verilerden ibarettir.
19 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.