Gönderi

Seyyar Salıncaklar Üzerine.
Kipriklerim ıslak, saat gecenin dördü. Çocukken eğlenerek bindiğim atlı karınca şimdi sadece başımı döndürüyor. Tıngırdatarak zincirlerini, tekerlerini pürüzlü asfaltta sürüyerek getirirdi ihtiyar amca seyyar salıncağı sokağın başına. Binmek için sıra kapmak şöyle dursun, bazen yalnızca ihtiyarın salıncağını görmek bile dudaklarımın kenarlarının kıvrılmasına yeterdi. Sıramı beklerken başı gökte dişleriyle gökyüzünü selamlayan arkadaşlarımın saçlarının rüzgarda salınışının seyrine kapılırdım. Hepimiz mutluyduk o salıncakların tepesinde. Döndükçe tıngırdayan zincir sesleriyle boğuşurdu kahkahalarımız. Bir çocuğun sevincine ortak olmak, yapbozun tam ortasındaki eksik parçanın ta kendisi olmaktı. Kısılan gözlerin berisinde ışıl ışıl parlayan umutlar... Salıncaklar küçüldü artık, ya da uzanıp serpildik sahi. İçimizdeki çocuğun sesi kısıldı. Bu yüzden mi parkların yanından öylece savrulup geçiyor çocukluğumuzun sancısı, gölgemizin ardına utangaç ve sıkılgan sığınarak? Salıncaklar hiç küçülmesin, parklar biçare yalnızlığa gömülmeden, yapbozun parçası olsa çocuklar.. Boş kalmasın salıncaklar. Bir anlığına çocuk olsun tüm dünya, sokağın başında salıncaklı ihtiyarı gözleyen.. Sadece bugüne mahsus. Tekrar ve tekrar.
··
802 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.