Gönderi

Bize hep başarı hikayeleri dinleyip ilham alabilmek öğretilmiş. Bu hikayelerin hemen hepsinde kahraman istediğine ulaşır ve mutlu son. Sonra yeni istekler, hedefler vs. Örnek, tedx konuşmaları. Peki bu istisna ve yüzeysel kısım olabilir mi? Hangi başarı olursa olsun, sadece size bağlı olmayıp şansın da biraz sizden yana olması gerek. Sınavı geçmek mi? Sınav yerine giderken, önündeki araçlardan birinin kaza yapmayıp trafiği kitlememesi ve sizin o sınava yetişmeniz de bir şans. Ve elinizde olmayan, yaratamadığınız bir şans.. Peki bu durumda, elde ettiklerimizi ne kadar sahiplenebiliriz? Ya da elde edemediklerimiz, ne kadar bizim olmayabilir? Ne kadarına "benim, ben yaptım" diyebiliriz? Ya da büyük kısmını gerçekten siz başardınız diyelim, peki ya size ait olan büyük kısmı, payı çok daha az olan şans sağladıysa? Yine aynı örnek, kazanabilecek kadar çok çalıştığınız o sınav; o kaza olup o trafik kitlenip yetişemediyseniz.. Başarısızlık öyküleri dinliyorum. Dibe vurmuşları.. Dipten geri çıkabilenleri değil. O dibin içerisinde kendisine bi yaşam kurarak hayatlarını devam ettirenleri.. Yenilginin garip bi sakinliği var. Kazanmak ise tanrı gibi hissettiren bir mutluluk ile aslında bir fani oluşunla çabalamanın getirdiği ve bir tanrı olamayacağını yüzüne çarpan yorgunluğun bileşimi. Uğraşıp başardıklarımı düşünüyorum.. Hadi diyelim düşülen o boşluk, hemen yeni bir hedef koymadığımdan olsun. Peki, neden başardıktan sonra gelen o iç sıkıntısı? Huzursuz eden ne beni? Ve aklıma düşer: "Dünyada belanın başarı ile satın alınan bir illet olduğunu elbet bildim."
·
212 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.