Gönderi

Annenin görünümü ve (nasıl desem) ahbaplığı, oğula ilişkin görüşümü teyit etti. Aile kanı, belki de uzun süreli aile içi birleşmelerden dolayı bozulmuştu; bu durumun mağrurlar ve ayrıcalıklılar arasında yaygın bir hata olduğunu biliyordum. Doğrusu biçim ve kuvvet açısından herhangi bir bozulmaya uğramadan nesilden nesile devredilmiş bedende herhangi bir zayıflama yoktu ve bugünkü çehreler, tıpkı bana portreden gülümseyen iki yüzyıl öncesinin çehresi gibi, ilk örnekleriyle keskin bir benzerlik taşıyordu. Ne var ki zekâ (en kıymetli yadigâr) yozlaşmış, atadan gelen bellek mirası tükenmeye başlamıştı ve annede budalalığa erişip oğulda faal bir tuhaflığa varan şeyi ortaya çıkarmak için güçlü kuvvetli, avam bir katırcı ya da kaçakçıyla soyun melezlenmesi gerekmişti. Yine de ailenin iki üyesi arasında anneyi tercih ederdim. İntikamcı ve kolay yatışan mizacı, ani çıkışları ve utanmalarıyla bir tavşan kadar kestirilemez yapıdaki Felipe'yi neredeyse tehlikeli bir varlık olarak görebilirdim. Anne hakkında ise sadece iyi düşüncelere sahiptim. Tıpkı bilgisizce taraf tutmaya meyleden seyirciler gibi ben de bu ikisi arasında için için yandığını hissettiğim husumet konusunda bir tür yandaş oluverdim. Doğrusu, söz konusu husumet daha çok annede hissediliyordu. Felipe yaklaşırken anne bazen içini çekiyor, anlamsız bakışlarla dolu gözleri sanki dehşet ya da korkuyla kısılıyordu. Annenin duygulan daima belirgin ve kolayca anlaşılır nitelikteydi ve bu gizli uzak durma aklımı meşgul ediyor, ne gibi bir sebepten kaynaklandığını, hatanın sahiden kesinlikle oğulda olup olmadığını düşünmeme yol açıyordu.
9 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.