Gönderi

anıtkabire defnedilen naaşların çıkarılıp farklı yere defnedilmesine dair..
Anıtkabir'de yapılan çok daha fiziki bir çıkarma işlemi de buraya defnedilmiş diğer naaşların naklidir. Bunlar 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin beş şehidinin, 21 Mayıs 1963'teki başarısız darbe girişiminin altı şehidinin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin dördüncü Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in (1960-66) naaşlarıdır. 1960 ile 1988 yılları arasında bu 12 kişinin mezarı, aslanlı yoldan gelirken tören meydanının karşı yakasında kalan büyük bayrak direğinin arkasında bulunuyordu. Onat ile Arda şeref holünün altında başka naaşların konulabilmesi için özel olarak mahzen odaları tasarlamışsa da bilinmeyen sebeplerle bunlar hiçbir zaman kullanılmamıştır. 1985'te Atatürk Orman Çiftliği arazisinde yer alan Karadeniz Havuzu'nun yan tarafında İslami tarzda bir devlet mezarlığı yaptırılmasının ardından bu 12 naaşın tamamı Anıtkabir' den buraya nakledildi.
Sayfa 149Kitabı okudu
·
104 views
Grekov Kafkayevski okurunun profil resmi
Anıtkabir'de yapılan çok sayıdaki eksiltmeye dönülecek olursa, eski cumhurbaşkanlarından Cemal Gürsel'in naaşı 24 Ağustos 1988' de abideden alınıp üç gün sonra Devlet Mezarlığı'na defnedilmiştir. Bundan kısa bir süre sonra 11 askeri darbe şehidinin naaşı da Anıtkabir' den çıkarılıp defnedilmek üzere ailelerine teslim edildi (Hükümetin belirlediği Devlet Mezarlığı'nda gömülme kriterlerine uymuyorlardı). Bu naaşlar Anıtkabir' den nakledilirken, Türkiye'nin ilk başbakanı olan ve 25 Aralık 1973'teki ölümünden üç gün sonra Anıtkabir'e defnedilen İsmet İnönü'nün naaşı Devlet Mezarlığı'na nakledilmedi veyahut ailesine verilmedi ve 1988'den sonra da Anıtkabir'de kalmaya devam etti. 1981'de çıkan bir kanun maddesi ile o tarihten itibaren ulusal önem taşıyan tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Devlet Mezarlığı'na gömülmesine karar verildi. Türkiye Cumhuriyeti Resmi Gazete'sinin (manidar şekilde) 10 Kasım 1981 tarihli sayısının ön sayfasında yazıldığı üzere, aynı kanun maddesinde Anıtkabir'in bir mezarlık değil ulusal bir abide ve toplanma yeri olduğu da belirtiliyordu: Türk milletinin, bir armağan olarak yalnız Büyük Kurtarıcı için tesis ettiği Anıtkabirde Atatürk'ün ve ayrıca en yakın silah ve mesai arkadaşı İsmet İnönü'nün kabirleri muhafaza edilir. Anıtkabir alanı içine başkaca hiçbir kimse defnedilemez. Cemal Gürsel ile darbe şehitlerinin naaşlarının Anıtkabir'e eklenmesindeki maksat bu ölümlere ulusal bir anlam yüklemekti; naaşların abidede bulunduğu 1960'lar ile 1988 arasındaki zaman diliminde bu maksat hasıl olmuştu. Anıtkabir' den çıkarılmaları ise, özellikle darbe şehitleri söz konusu olduğunda, bu anlamı ortadan kaldırmaya yönelik bir girişimdi, zira bu kişiler Cemal Gürsel gibi Devlet Mezarlığı' na nakledilmemişlerdi. İnönü'nün abideye gömülmesi ve 1988'den sonra Devlet Mezarlığı'na nakledilmemesi ise Anıtkabir'in sadece belli bir ailenin mensupları değil tüm ulus için önem taşıyan ulusal bir abide olarak sunulmasıyla uyumluydu. Tunç Boran'ın çektiği bir belgesel filmde (2003, 27) İsmet İnönü'nün torunu Gülsüm Bilgehan, anneannesinin İnönü' nün Anıtkabir'e gömülmesine karşı çıktığını ama ailenin sonunda yoğun milli baskı karşısında bunu kabul etmek zorunda kaldığını belirtir. Bilgehan'ın sözlerinden "milli"nin Türk halkına mı, Türk hükümetine mi, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne mi yoksa bunların bir tür karışımına mı tekabül ettiğini anlamak zor ise de sonuçta Türkiye'nin ulusal çıkarları İnönü ailesinin özel arzu ve çıkarlarına baskın çıkmış oluyordu. (s. 150)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.