Romantik düşünceler ve bol aksiyonun birleştiği bu roman; gözü kara bir gazetecinin ilk defa gittiği Yemen’de iç savaşın içine düşme sürecini anlatırken, okurunu da “çık o sokaktan, gitmeye oraya, Hay Allah şimdi ne olacak?” dedirtircesine olayların içine çekiyor. Samet Doğan sadece başından geçen olayları değil; Ortadoğu’daki krizleri, Yemen’i, başkent Sana’yı, uluslar arası denklemleri, iç savaşın taraflarını da yakın tarih gözlemleri olarak aktarıyor. İç savaşın tam ortasında Yemen ile Suudi Arabistan’ı farklı cephede karşı karşıya getiren Hüda ile Arafat’ın aşkı ise romanı şiddetten arındırıyor. Bir solukta okunacak sürükleyici diliyle bu romanı mutlaka tavsiye ediyorum. Not: Okursanız, siz de tavsiye edeceksinizdir. Bundan eminim.
***
Romandaki, aksiyon sahnelerinden küçük bir bölümü de fragman niyetine paylaşmak istiyorum:
(…)
“Saçmalama,” diye cevap verdi tok sesli olanı.
“Hiç de saçma değil,” diye çıkıştım.
“Ha Suriyeli ha Türk, ne fark eder. Bize Batılı biri lazımdı. Sen işimize yaramazsın!” dedi.
“Bu biraz ağır oldu ama…”
“Uzatma!”