Gönderi

…kültür “doğru”nun referansı olarak alınacaksa, ahlâk iflâs ederdi. Ederse etsin diyemiyordum. Farkettiğim kadarıyla, ahlâkı dışarıda bırakmak, insanî olan her şeyi açıklamasız bırakmak demekti. Ahlâksız olmak insanî olanın içine dâhil edilse bile böyle bir katılımı ancak mantıklı kalarak başarabilirdik. Ahlâksız olanı insanî olan içine katan mantık, bir başka ahlâkı (diyelim ki sosyal ve fizikî zaruret fikrini) esas kabul etmek zorundaydı. Hangi ahlâk? Bu soruyu “yaratılışı, varlığı mümkün kılan ahlâk” diye cevaplandırabildim. Yeniden doğmayı, dirilmeyi mümkün kılan ahlâk, ancak yaratılmayı mümkün kılan ahlâk olabilirdi. Varlığımı borçlu olduğum, doğru mu eğri mi davrandığımı karara bağlayan olabilirdi ancak. Böylece öteden beri sahip olduğum ve beni kendimi kandırmaktan alıkoyan deus otiosus inancı, içimde İslâm itikadının Allah, Kaadir-i Mutlak inancına inkılâb etti. Ateş’ten uzak kalmayı, Bahçe’ye girmeyi isteyen biri olma güvenine ( ve belki de safiyetine ) sahip oldum. Elhamdülillah.
·
87 views
Ahfâ okurunun profil resmi
“Eğer şiir anlatılamayan bir şeyin anlaşılır kılınmasında bir görev üstelenmişse, Kötü Şiirler’den başlayarak yazdıklarım tarih sırasıyla, yani Sevgilime İftira (hayata iftira demektir bu), Kanla Kirlenmiş Evrak, Karlı Bir Gece Vakti, Propaganda, Tahrik, Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü, Esenlik Bildirisi, Amentü sırası gözetilerek okunursa yaşadığım geçiş sürecinin işaretleri farkedilebilir”
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.