Gönderi

Zaman geçtikçe erkeklerin kadın korkusu, düpedüz düşmanlığa dönüştü ve âdet gören kadına hem tehlikeli hem de pis gözüyle bakılmaya başlandı. Bu inanç sonraki asırlarda değişik toplumlarda daha da güçlendi. Eski Hindulara göre âdet görmek, sıfır toplamlı bir oyundu: Muayyen zamanlarında kadınlarla cinsel ilişkiye girmenin erkeklerin “gücünü, takatini ve diriliğini” azalttığı düşünülürken, âdet gören kadınlarla cinsel ilişkiye girmekten sakınmanın erkeğin bilgeliğini ve canlılığını artırdığına inanılıyordu. Babil’de bir kadının özel günlerinde dokunduğu her şeyin -ister eşya ister insan olsun- kirlendiğine inanılıyordu ve Asurlularda “âdet” sözcüğü “yaklaşılamaz” sözcüğüyle eşanlamlıydı.
·
263 görüntüleme
Merve N. okurunun profil resmi
"Hiçbir toplum, âdet korkusunu İbraniler kadar takıntı haline getirmedi. Âdet döneminde kadınların ve onların dokunduğu şeylerin temiz olmadığını buyuran Tevrat, bu kirliliği, “âdet gören kadınların dokundukları erkeklerin dokundukları şeyleri” de içerecek şekilde genişletti. Sözgelimi eğer bir adam, âdet dönemindeki bir kadınla “yatar” ve sonra başka bir yatakta uyursa, bu yatak kirlenir. Tevrat, aynı zamanda kadının âdet döneminin sonunda iki kumru veya güvercini adak olarak din adamına getirmesini emreder. Kuşlar kesilene kadar, kadının yaşadığı toplumdaki -kocası dahil- herkesten uzak durması gerekir. Kanama ne zaman durursa dursun, kadınlara âdet döneminin başlamasından sonraki yedi gün dokunulmazdı. Yahudi yasasının sonraki versiyonları, kadınların on beş gün boyunca “kirli” olduğunu beyan edip onlardan kocalarının yatağına dönmeden önce bir ritüel olarak yıkanmalarını ister ve cinsel ilişkiye girmeden önce bezle kan kontrolü yapmalarını emrederdi. Bu yasaların ihlali, erkekler ve kadınların tutuklanmasını ve en azından teoride ölüm cezasına çarptırılmasını öngörürdü."
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.