Gönderi

İnsan bir süreliğine susmalı ve oluşan sessizlikte başka bir öykü anlatıcısının -bir balık, yusufçuk, sansar veya bambunun, bir kedi, orkide veya çakıltaşının- sesine kulak vermeli. Arıların roman yazmadığını, örneğin, nereden biliyoruz? Tek bir bal peteğini bile okuduk mu? Veya balıklardan başlayalım. Evrimin nasıl da büyük bir bölümü balıkların sessizliğinde kilitli duruyor, bizden önceki tüm o asırlar boyunca nasıl da çok bilgi biriktirmişler! Bu sessizliğin derin, soğuk depolarıdır onlar. Dil onlara dokunmamıştır. Çünkü dil, bilgi kaynaklarını bir sonda gibi boşaltarak kurutur. Böylece, öykü anlatan tek varlık, sözü şimdiye kadar sessizlikler biriktiren canlı ve cansızlara vermek üzere susar ve geri çekilir. Aslında onlar öykülerini anlatmıştır ama onların susturulan, bastırılan anlatıları mine ve likene, deniz yosununa, kara yosununa, bala, başka bedenlerin parçalanmasına veya kendi bedenlerinin parçalanmışlığına dönüşmüştür.
Sayfa 161
·
35 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.