Gönderi

Atsız Mecmua'da *** imzasıyla çıkan "Halk ve Münevver” başlıklı yazıdan anlaşıldığına göre Atsız inkılapları ve yeni kanunları benimsemiştir. Fakat onları uygulayacak olan yarı münevverlerden şikâyetçidir: "Sultanlar kaçıyor, Halifeler boğuluyor, halkı bir ejder gibi asırlardan beri istismar eden tekkelerin, tarikatlerin, beyni kefenli softaların vücutlan kaldırılmasa da nüfuzları kırılıyor ve zararları azaltılıyor. Teşkilâtı esasiye kanunumuzla halk cumhuriyetini kutluluyor ve ondan sonra çıkan hukuki vesikalarla bu inkılâbı tamamlıyor, münevverlerimizin ıztırabını gördükleri ve duydukları halkımıza karşı olan borçlarından bir kısmını ödemiş oluyoruz... İnkılâplar olmuş, güzel kanunlar çıkmış ve münevver kendi alemine dönmüştür. Yarım münevvere meydan boş bırakılmış, üstelik eline kuvvetli silâhlar da verilmiştir. Halkın henüz yabancısı olduğu kanunları tatbik edecek ve halkı henüz hiç bilmediği ve pek acemisi olduğu siyasi hayata alıştıracaktır. Yarım münevver her şeyi kendi arzularına ve menfaatlerine göre tefsir ediyor. Her şeyi kendi refahı, kendi serveti ve kendi obur ihtirasları uğrunda kullanıyor ve harcıyor. En temiz eserler ve en güzel kanunlar bu yarım münevverin elinde halk için zararlı ve korkunç birer vasıtadır. En şaheser örneğini kazalarda gördüğümüz bu yarm münevver en büyük halk ve inkılâp düşmanıdır." (Atsız Mecmua 10, 15 Şubat 1932: 237-238). Atsız yalnız yarı münevvere değil, inkılapçılık adına Osmanlı'yı inkâr edenlere de karşıdır: "Osmanlı İmparatorluğu Türkiye Cumhuriyetinin anasıdır. İnkılâpçı olmak için Osmanlı İmparatorluğunu inkâr etmeye, maziye sövmeye lüzum yoktur. O zaman inkılâpçı değil, mazisini inkar etmiş piç oluruz.” (Atsız Mecmua 16, 15 Ağustos 1932: 88).
·
24 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.