Her devletin tarihinde olduğu gibi, Osmanlı İmparatorluğu
tarihinde de onbinlerce suçlu veya masum insan, cellât pençesinde can vermiştir;
Osmanlı devletinin resmi cellât teşkilâtı, bir cellatbaşı idaresinde, sayıları devir devir değişen müteaddit cellâtlardan mürekkepti ki hepsi de aslen Kıpti idi: cellâtbaşı ile cellâtlar
bostancıbaşı ağanın emrinde idi; idam hükmü bostancıbaşıya
verilir, o da, yerine göre bazan bizzat nezaret ederek hükmü
yerine getirtirdi; eğer öldürülecek mühim bir şahıs ise idamda
bostancıbaşı muhakkak bulunur, hükmü de cellâtbaşı,
maharetine en çok güvendiği bir veya iki cellât ile infaz ederdi ki
bunlara da cellât yamağı denilirdi.
Siyasî mahkûmlar, yağlı kement ile boğulurdu; bazan, idamdan sonra başı,
şifre denilen gayet keskin hususî bir ustura ile
gövdesinden ayrılır,
ya bir
İbret taşının üstüne konulur, ya da sarayın şehre açılan
büyük kapısının,
Babı Hümayun'ün önüne atılırdı.