Annem bu yüzüğü bana verdi, çünkü eğitimin en zorlu zamanlarında bile yanımda olduğunu hatırlamamı istiyordu. Reşit olduğumda geri aldı. Bir aile yadigârıydı ve uzun, çok uzun kuşaklar boyunca kadından kadına geçmişti. Kız kardeşim henüz doğmadığı için verebileceği biri yoktu. Böylece, saklamak yerine, Dokumacı’ya bıraktı ve bana, günün birinde evlenir ya da eşlenirsem, bu kadının yüzüğü geri alacak kadar güçlü ya da zeki olması gerektiğini söyledi. Ona göre kadın bu iki özellikten birine sahip değilse evliliği zaten yürütemezdi. Anneme potansiyel bir gelin ya da eş adayının muhakkak bu teste tabi tutulacağına söz verdim... Bu yüzden yüz yıllar boyunca o rafta bekledi.”