Çocuklarımıza her güzel şeyi, sevgiyle anlatmalıyız . Her doğru şeyi doğru açıklamalıyız. Her iyi şeyi güzelce benimsetmeliyiz. Öncelikle O’nu, herkesten ve her şeyden çok daha güzel anlamalı ve anlatmalıyız.
Hatta, anlamak ve anlatmak yetmez; bu muhteşem
güzelliği yaşamalıyız.
Onunla olmalıyız.
Onunla dolmalıyız.
Onsuz zamanımız, ondan uzak anımız geçmemeli.
Bir gönül sultanının dediği gibi, “ O ’ nu hatırlamaktan utanmalıyız .”
O hatırlanmamalıdır. Çünkü her hatırlama , bir unutmadan sonra gelir . Öyleyse , O ’ nu unuttuğumuzu gösteren hatırlamayı kendimize yakıştırmamalıyız .
O unutulur mu?
O’nu unutmak, her şeyi unutmaktır.
O’nu unutmak, kendimizi unutmaktır.
O’nu unutmak, kendimizi nefsimizin eline bırakmaktır.
O nefis ki, daima kötülükten, yanlışdan ve aykırı olandan yanadır.
Oysa ki, nefsi Yaratan, onunla bizi deniyor, imtihan
ediyor. Bu dünya imtihanı ile, iyiliğin kaynağı olan
Rabbimiz’e bağlılık derecemiz ölçülüyor. Bakalım ve görelim ki, kötülük odağı olan nefis ve şeytan mı, yoksa
iyilik kaynağı Yüce Yaratıcı mı dostumuz?