Gönderi

Şimdi o son (sonsuz) ilkbaharda, dolunayda, ay ışığının, suların yıkadığı büyük bir mücevher kutusu gibi parlayan kentin, ışıktan gözü kamaşmış, yumuşak havasına kendimizi bırakarak nasıl birlikte yürüdüğümüzü anımsıyorum. Karanlık alanların, ıssız ağaçların arasında, bir gece yarısından bir başkasına uzanan, oksijenden daha mavi uzun tozlu yollarda gezinen görünmez divanelik.
Sayfa 166
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.