Yumuşak dudakları ensemden aşağı doğru, çıplak
omuzlarıma kadar indi. Kollarıyla bedenimi sarmıştı ve
elleri göğüslerimin üzerindeydi.
Bir an için arkamda arzuyla titrediğini hissettim. Benim de ondan farkım yoktu. Sırtımın üzerine uzandım ve
hemen sertleşmiş göğüs uçlarımı emmeye başladı. Ardından boynumu, kulağımı, dudaklarımı... Eliyle yüzümü
okşarken dili ağzımın içine girmişti.
Aman Tanrım, alev almıştım. Lavaboda hayatım film
şeridi gibi gözlerimin önünden geçmeden önce, artık öleceğimden emin olduğumda ne düşünmüştüm? Jonas’ı sevdiğimi. Beynimin o an üretebileceği en savunmasız, ham
ve hayati düşüncelerin arasında Jonas’a olan sevgim sarsılmazdı.
“Sarah,” dedi nefes nefese beni öperken. “Seni kaybedeceğimi sandım,” Duygu selinde boğuluyordu. “Sarah,”
dedi yeniden.
“Seviş benimle.”
Tereddütle geri çekildi.
“Doktor üç günden sonra seks yapabileceğimi söyledi,” diye ona güvence verdim. Pekala, teknik olarak doktora ne zaman yeniden seks yapabileceğimi sormamıştım.
Ama Dr. Sarah buradaydı ve bir sorun olmayacağını söylüyordu. Kendimi sağlığıma kavuşmuş hissediyordum ve onu içimde istiyordum. Ona ne kadar mümkün olabilecekse o kadar fazla temas etmek istiyordum. Tanrı aşkına, adam az Önce benim her bir parçamı sevdiğini söylemişti ve içim birdenbire bunu kanıtlaması için arzuyla dolup taşmıştı.
Yüzüme dokundu. “Canını yakmak istemiyorum.”
“Ağırdan alabilirsin.”