Oldukça uzun bir süre duraksadı. Bakışlarındaki bir
şey nefesimin kesilmesine sebep oluyordu.
Derin bir nefes aldı. “Seni seviyorum, Sarah.”
Nefesim o an durmuştu. Onu doğru duyduğumdan
emin değildim.
“Seni çok seviyorum,” dedi. Gözleri dolmuştu.
Ağlamaya başladım.
“Seni seviyorum,” dedi bir kez daha yumuşacık sesiyle, gözyaşlarımı silerek. Ardından beni öptü.
Bu noktada benim de ona seni seviyorum demem gerektiğini biliyordum. Ama konuşamıyordum bile. Kulaklarıma inanamamıştım. Sarhoş gibiydim. Büyülenmiştim.
Öpüşüne tutkuyla karşılık verip bacaklarımı ona doladım.
İçimi doldurmasını istiyordum. İçime girdiğinde ikimiz de
zevkten inledik.
“Seni seviyorum,” dedi boğuk sesiyle.Konuşmak için ağzımı açtım ama hiçbir şey söyleyemiyordum.
“Canını yakıyor muyum?” diye sordu.
Başımı iki yana salladım.
içimde gidip gelirken dudaklarımdan öptü. Elleriyle
sırtımı ve kalçamı okşuyordu. Bedenlerimiz birlikte ritim
tutmaya başladığında haz, sevgi ve saf mutluluktan başka
hiçbir şey hissetmez oldum. Yaralı vücudumun hissedebileceği tüm acılar yerini zevke bırakmıştı. Kendimi sevinç
ten sarhoş olmuş gibi hissediyordum.
“Seni seviyorum,” dedi vücudu arzuyla sözcüklerine
vurgu yaparken.
“Ah, Jonas.” Nefesim kesilmişti. “Ben de seni seviyorum.”