Bir daha görüşmeyeceklerinden ve bir fısıltı çıkmayacağından emin olmak için, o genç irisi ayı gibi Türk'ü boğduruverdim. Osmanlı sarayında bir Türk'ün hesabını kim sorardı ki? Sarayın ileri gelenleri, vezirleri ve üst görevlileri ya Sırp, ya Hırvat, ya Rum, ya Macar, ya Çerkez, ya İtalyan ya da benim gibi Afrikalılardı. Bir Türk'ün imparatorlukta büyük görevlere getirilmesi şaşkınlık uyandıracak bir gelişme olurdu.