Gönderi

-Hikâyeye göre bir gün, bir ceviz ağacının altına uzanıp yatmış. Ceviz ağacı da bir kabak tarlasının kenarındaymış. Hoca Nasreddin'in gözü yerde yatan kocaman bal kabaklarına takılmış; sonra başını kaldırıp ceviz ağacına bakmış ve içinden: “Hey Allah'ım! Şu kocaman kabakları incecik bir dala tutturmuş yerde yatırıyorsun ama şu minicik cevizleri, böyle ulu bir ağaca takmışsın... Tersi olsaydı daha münasip olmaz mıydı?” diye geçirivermiş. O sırada, ya bir rüzgar esmiş, ya da bir iki alaycı ihtiyar karga yukarılarda kavgaya tutuşmuş da o yüzden olmuş, ağacın yüksek dallarından bir ceviz kopup, Hoca'nın kafasına düşmüş. Hoca yerinden fırladığı gibi “Aman Ya Rabbi! Tövbeler olsun beni affet” demiş. “Sen neyi nasıl yarattıysan, en güzeli ve en hikmetlisi elbette odur. Gözlerimiz bizi aldatıyor; çünkü hiçbir şeyin geçmişini ve geleceğini aynı anda göremiyor. Bu yüzden biz, şeylerin ve eşyaların neden böyle olduklarını yahut neden başka türlü olmadıklarını tam olarak bilemiyoruz. Bilemediğimiz için de, zaman zaman böyle itirazlı laflar ediyoruz. Biz sabırsız ve cahil kimseleriz; Sen bize doğrusunu öğret! Şüphesiz, Senin bize öğrettiğinden başka bildiğimiz bir şey yok...” —Haaa... anladım... —Ne anladın? —Eğer o kocaman kabaklar, yerde değil de ağaç tepelerinde yaratılsaydı ve bir tanesi de Hoca'nın kafasına düşseydi, adamcağız yer çekimini Newton'dan önce keşfederdi belki ama bunu birilerine anlatacak fırsatı hiç olmazdı...
Sayfa 99
·
62 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.