Schopenhauer'ın belki de en önemli felsefi çalışması, bireysel güdülenme üzerinedir. Schopenhauer, kişinin bireysel ahlakını toplumun ve aklın belirlediğini iddia eden Kant'ın ve Hegel'in iyimserliğini eleştirir. Onun yerine, bireyleri güdüleyen şeyin, doyurulması asla mümkün olmayan kendi arzuları ya da "yaşama istenci" olduğunu ve insanlığa bunun yol gösterdiğini iddia eder. Schopenhauer'ın kötümserlik ve insanlığı olumsuz bir ışık altında görme eğilimine işte burada tanık oluruz; üstelik bu eğilim onun tüm eserlerinde kendini hissettirir. Schopenhauer'a göre, "istenç" insanoğlunun çektiği tüm acıların kaynağıdır ve bu acı sürekli daha çoğunu arzulamanın sonucudur.