Telkin fetişizmi
"Anı yaşa", "carpe diem", "ruhunu evrene aç", "memento mori", içindeki çocuğa sarıl", "evrene olumlu mesaj gönder", "her şey senin elinde", "her şeyi olumla" "güç içimizde" bıdı bıdı bıdı...
İnsanları gerçek yaşam koşullarından koparıp sanal tepkisiz, pasifize, mistik soyut kukla bireyler haline getiren bu gerici ve mantıksız telkinler sömürü sisteminin maskelenmesi ve renklendirilmesi aparatlarından başka şeyler değillerdir.
Siz olayı tamamen yanlış anlamışsınız, uzun uzadıya anlatacak yazacak zamanım yok fakat pozitif düşünce gücü diye bir şey var "olumlama", kanser hastalarının yattığı onkoloji servisine hiç gittiniz mi yada bu dertden muzdarip birinede mi rastlamadınız, umarım yukarda yazdıklarınızı kanser hastası yada kanser hastası yakını olan biri okumaz. Ha bi de panik atak diye bi rahatsızlık var ve tedavisi yukarda yazılan kelimelerde saklı..
Babam kanser hastası zaten. Ve o bahsettiğiniz onkoloji servisine yedi yıldır aboneyiz. Ayda iki kez oradayız. Ayrıca bu tarz telkinlerin plasebo etkisi olsa bile hastanın fizyolojisine zerre bir etkisi yok ve bu bilmsel açıdan kanıtlı bir durum. Bakınız evrim ağacı.com . Bir diğeri, bu tür telkinlerin "tedavi " niteliğinde olduğunu söylemeniz oldukça bilim dışı ve hiçbir değeri yok. Diyelim ki sizin dediğiniz gibi olsun, o zaman tıbbi çalışmalara hiiiç gerek duyulmasın. İlaçlar ve tedavilere gerek duyulmasın. Hastaneler yıkılsın ve tıp fakülteleri kapatılsın. Son olarak şunu da söylemek isterim: Bu tarz telkinler, hakim sınıfların sömürülen sınıfları uyutmak için ortaya attığı idealizm karakterli ideolojisini taşır. Zaten bu telkinlerin ortaya çıkışı sınıfsal sistemin varlığındandır. Tüm mesele budur. Ve son tahlilde bu telkinler büyük sermaye sınıfı, küçük burjuva sınıfı ve hiçbir proleter bilinç taşımayan işçi sınıfının bireylerinde alıcısını bulmuştur. Ve bulmaya da devam etmektedır. Şimdi size, tüm bu tahlillerden yola çıkarak şunu söylemek isterim: Siz olayı gerçekten hiç anlamamışsınız.
2 sonraki yanıtı göster
Anı yaşayıp yarını düşünmemek daha doğrusu düşünmek zorunda kalmamak büyük lüks. Karnımızı zar zor doyurup güç bela geçinmeye çalıştığımız koşullarda kimin böyle bir lüksü var ki?
İnsanlar hayatlarından o kadar memnun değil ki ya tutarsa mantığı ile buna bel bağlıyor bence. Mesela manifesto yaptım tutmazsa sağlık olsun da ama ya tutarsa? Kendimi zar zor geçindirirken içimdeki çocuk ile yeteri kadar ilgilenemiyorsam o da kusura bakmasın artık. Yarın öbür gün karşıma dikilip hesap sormaya kalkışırsa hayatta kalmaya çalışıyordum derim.🤓
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.