Gönderi

Simone de Beauvoir: Varoluşçu cinsiyet analizi
"Simone de Beauvoir varoluşçu bir cinsiyet analizi geliştirmeyi denemiştir. Sartre insanın mutlak bir doğaya sahip olmadığını vurgulamıştı ya... Ne olduğumuzu kendimiz belirliyoruz demişti." "Evet?" "Bu cinsiyetle ilgili olarak da geçerlidir. Simone de Beauvoir mutlak bir 'kadınlık' ya da 'erkeklik' doğası olmadığını gösterdi. Oysa hep böyle olduğu kabul edilmiştir. Örneğin erkek doğasında 'aşkınlık eğilimi', yani sınırları zorlayıp aşmaya bir yatkınlık olduğu söylenir. Bu yüzden de kendi yuvasının dışında bir anlam ve hedef aramalıdır. Kadının ise tam tersi bir yönelim içinde yaşadığı düşünülür. Kadın 'içkin'dir, yani hep zaten bulunduğu yerde olmak ister. Ailesiyle, doğayla ve kendi yakınındaki şeylerle ilgilenmeyi ister. Günümüzde de kadının erkeğe kıyasla daha 'yumuşak değerlere' sahip çıktığı söylenmektedir." "Simone de Beauvoir böyle mi düşünüyordu gerçekten?" "Yo hayır, bak bu kez dikkatli dinlememişsin sözlerimi. Simone de Beauvoir böyle bir kadın ya da erkek doğası olmadığını söylüyordu. Tersine, hem kadınların hem de erkeklerin böyle kök salmış önyargılar ya da ideallerden mutlaka sıyrılması gerektiği fikrindeydi." "Bak o zaman ben de bütün kalbimle katılıyorum ona."
Sayfa 516 - Pan
·
47 views
Orhan okurunun profil resmi
"En önemli kitabı 1949'da yayımlanan 'Öteki Cins'ti." "Ne kastediyordu bununla?" "Kadını. Kadın ancak bizim kültürümüz tarafından 'öteki cins' haline getirilmişti Beauvoir'a göre. Bu kültürde sadece erkek, özne olarak ortaya çıkabiliyordu. Kadın ise erkeğin nesnesi yapılmıştı. Böylece kendi yaşamına yönelik sorumluluğu da elinden çekip alınmıştı." (Syf.516)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.