Gönderi

Vahşi doğa ruhumdan iki kere geçti: İlk olarak tutkulu bir Meksıka-h-İspanyol kanı taşıyan bir ailede doğmamla, sonra da ateşli Macarlar-dan oluşan bir aile tarafından evlat edinilmemle. Michigan eyaletinin sınırında, ormanlıklar, meyve bahçeleri ve çiftliklerle çevrili, Büyük Göller’e yakın bir yerde büyüdüm. Orada, gökgürültüsü ve şimşek, ana besinimdi. Geceleri buğday tarlaları hışırdayıp yüksek sesle konuşurdu. Uzaklarda, kuzeyde ay ışığıyla birlikte açık alanlara gelen kurtlar oradan oraya atlayıp zıplar, adeta Tann’ya yakanrlardı. Hepimiz korkusuzca aynı derelerden su içebilirdik. Her ne kadar o sıralar bu şekilde adlandırmasam da, Vahşi Kadm’a duyduğum aşk küçük bir çocukken başladı. Bir atletten çok, estettim; tek isteğim de kendinden geçmiş bir halde gezip tozmaktı. Masa ve sandalyelerden çok, toprağı, ağaçlan ve mağaralan yeğliyordum, çünkü buralarda Tann ile baş başa kalabileceğimi hissediyordum. Hışırtı-sohbetlerini yapabilmek için, tarlalar içlerinde yürünmesini istiyor, nehir ise her zaman karanlıktan sonra ziyarete çağırıyordu. Geceleyin ormanda ateşler yakılması gerekiyordu ve öyküler, yetişkinlerin işitme menzilinin dışında anlatılmalıydı.
Sayfa 16 - Ayrıntı Yayınları
·
70 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.