Allah ezel seherinde kendi zatını gösterdi1
Ebedi güzellik nuruyla yaktı aşk mumunu
İsimsiz, esersiz ve sıfatsız tecelli edince zatının nuru
Gizlendi yüce âlemlerin sırrı perdelerin arkasında
Coşup taşmadan henüz cömertlik denizi, zat-ı mukaddes var idi
İzafet, kayıt ve nitelikleriyle tek bir varlık dahi ortada yok idi
Güzellik aşkla birlikte olmayı isteyince birleştiler bir tek zatta
Aşk ile sevgiye dönüşünce o kadim nur, işve ve naz ettiler birbiriyle
Ebedi nurdan gelen aşk, yaktı o misilsiz güzellik çerağını
Ve dönmeye başladı etrafında pervane kılıp kendini
Aşk ve sevgi hep var idi,
Hak Teala âşık idi kendi zatına İhtiyacı yoktu başka bir güzelliğe, rivayetler böyle ulaştı bize
Burhan-ı akli kıyas yaptı bunu has ismiyle kemalatına
Önce İlah’ı tanı onunla, aklın nurudur aydınlatan her tarafı
Aydınlattı o nur her tarafı, göründü âlem onunla
Rengarenk parıltılar içinde attı şimşekleri dört bir yana
Halik’in remzi bir fecr-i sadık gibi doğunca âşığın gönlüne
Hummaya tutulmuş gibi cezbeye getirdi onu biteviye
Söyleyeyim mi manasını, nedir o kalp gözüyle gördüğüm aşk?
Sevgilinin yüzünün o saf güzelliğinin aynamızda yansıyan aksidir aşk!
Güzellik ile sevgi aynı zattır, âşık ile maşuk aynı zat
Her biri kendi manasında sûret ile aynadır bizzat İster âşık ister dilber, arif olan sadıktır bunda
Birer aynadırlar Hakk’ın nuruna, yer yer tecelli eder onlarda
Âşık da O’dur, sevgili de O; zahir de O’dur, mazhar da O İnci tanesi olan her güzelde ruhun da ruhu O’dur, cevher de O