Gönderi

Düşmanların bulunduğunu hayal ettiği ufka bakıp yumruklarını sıktı öfkeyle. İnsanların ezeli karabasanı olan canavarı görür gibi oldu. Yani birçok kez olduğu gibi, kötülük yine cezasız mı kalacaktı?.. Adalet diye bir şey yoktu; dünya rastlantının ürünüydü; hepsi yalandı, insanoğlu içinde yaşadığı çaresizliği korkmadan taşıyabilsin diye uydurulmuş avuntu sözleriydi. Uzaklarda, insanları çiğneyip geçen mahşerin dört atlısının nal seslerini duyar gibi oldu. Savaş kılıcını kavramış koca pazılı hayvansı genç irisini gördü; sadağında veba oklarıyla iğrenç iğrenç sırıtan okçuyu; açlık terazisiyle kel kafalı cimriyi; atının üstünde ecelin tırpanıyla ilerleyen cesedi gördü. İnsanoğluna varlıklarını duyuran tek alışılmış ve dehşetengiz ilahlar olarak tanıdı onları. Geri kalan her şey düşten ibaretti. Gerçek olan mahşerin dört atlısıydı...
Sayfa 436 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
·
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.