Gönderi

Acaba eserime bu ismi vermekte tam haklıyım diyebilir miyim? Sanmam. Çünkü batının türkiyeye karşı siyaseti ne zaman ahlaki oldu ki o ahlak şimdi çökmüş olsun. Batı politikasının gayesi hiçbir zaman ahlaki olmamıştır. Bilakis onun tek hedefi her zaman kazançtır ve hukuk yapan tek vasıtası da adalet değil daima kaba kuvvettir. Her devirde bu politikanın ana motorları dini ve maddi menfaattir. Ahmet Rıza'ya göre Batı'nın entelektüel başarıları ve bilimsel gelişmeleri "hümanist" ve pozitivist değil, ekonomik kazanımlara dönüştürüldüğünden toplumu geliştirmemişti: "Medeniyet köleliği kaldırabildi mi? Ne gezer, fakat onu daha rafine hâle getirebildi, o kadar." Buradan anlaşılacağı üzere, Ahmet Rıza Batı'yı kıskanıyor değildi, yenilgiyi peşinen kabullenmeye niyeti yoktu ama tavrı ilkesel bir güvensizlikten de kaynaklanmıyordu. Dolayısıyla "Batı'ya rağmen Batılılaşmayı" savunduğu söylenemezdi. Ahmet Rıza'nın Doğu-Batı ilişkisi meselesine bakışı yaşamak zorunda kaldığı kişisel güçlüklerin ve pozitivizmin yanı sıra déjeuners du mercredi'de tanışıp arkadaş olduğu Gustave Le Bon'un eserinden de etkilenmiş olabilir.
Sayfa 119Kitabı okudu
34 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.