Gönderi

Genellikle gelinin ailesi tarafından dillendirilen "Bir kere evleniyorsun" zehrini alan, zaten tüketmeye kodlanmış her genç, parya olarak çıktığı bu yolda paramparça olarak bir birlikteliği sürdürme telaşına düşüyor. "İkisinin de maaşı var, beraber öderler" diyerek aldırılan ya da yaptırılan her masraf "beraber sürünmeye" zemin hazırlıyor. "Şu da lazım lobisi" mekanları daralttığı gibi kalpleri de köreltiyor artık. Evler "lâzım, alınacak" yargısıyla dolduruldukça, dar geliyor. Bir süre sonra o ev, evli çiftin barınağı olmaktan çıkıp, eşya deposu işlevi kazanmaya başlıyor. Fiyonklu çay kaşığını "başkası ne der?" kafası ile evine alan kadın, "ben bu çay kaşığı ile mutlu olacak mıyım?" sorusunu kendine sorma genişliğini bile elde edemiyor. Çünkü diğer gün kristal bardaklara da ihtiyacı olduğuna inandırılıyor. Tüketmeyenin mutsuz olduğu, kendini yeterince değerli hissedemediği, ruhu bizzat kendimiz tarafından katledilen ruhsuz zamanlar bu zamanlar. Alışveriş merkezlerinden ellerinde poşetler ile çıkamayanlar kendini eksik hissederken, pahalı marka poşet taşıyanlar kendilerini daha değerli hissediyor. Sevmenin fuzuli ama öfkenin çok gerekli olduğu zamanlarda sen kimsin muamelesi görüyor ilişkiler de.
·
52 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.