Gönderi

Ahzâb Suresi, 9-27. Ayetler Arası
Ey iman edenler! Allah’ın size olan -şu- nimetini hatırlayın: Hani üzerinize ordular gelmişti de biz onlara -/düşmanlarınıza- karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah yaptıklarınızı görendir. Onlar hem yukarınızdan hem aşağı tarafınızdan üzerinize geldikleri zaman, gözler -yılgınlıkla- kaydığı, yürekler boğazlara geldiği ve siz Allah hakkında türlü türlü şeyler düşündüğünüz zaman(*), işte orada müminler imtihan edilmiş ve şiddetli bir sarsıntıya uğratılmışlardı. Hani münafıklar ile kalplerinde hastalık bulunanlar “-Meğer- Allah ve Elçisi bize aldatmadan başka bir vaatte bulunmamışlar!” diyorlardı. Onlardan bir grup da şöyle demişti: “Ey Yesribliler -/Medineliler-! Sizin için durmanın sırası değil, dönün!” İçlerinden bir grup ise evleri savunmasız olmadığı halde(**) “Şüphesiz ki evlerimiz savunmasızdır!” diyerek Peygamber’den izin istiyordu; -savaştan- kaçmaktan başka bir şey istemiyorlardı. -Medine’nin- her yanından -kendi- üzerlerine saldırılsaydı da kendilerinden fitne -/savaş- istenseydi, şüphesiz ki hemen bunu yaparlardı(***); onunla ilgili gecikmezlerdi. Andolsun ki daha önce onlar, arkalarını dönmeyeceklerine -/kaçmayacaklarına- dair Allah’a söz vermişlerdi(****). Allah’a verilen söz sorumluluk gerektirmektedir. Ey Peygamber! Savaştan kaçmak için izin isteyenlere- de ki: “Ölümden veya savaştan kaçıyorsanız, kaçmanın size asla yararı olamaz! -Kaçsanız- bile zaten az -bir süre- yaşatılacaksınız." -Yine- De ki: “Allah size herhangi bir kötülük dilerse, sizi O’na karşı kim koruyabilir veya size herhangi bir merhamet dilerse -size kim zarar verebilir ki-!” Onlar -/verdikleri sözden dönen münâfıklar- kendileri için Allah’a karşı hiçbir dost da yardımcı da bulamayacaklardır. Allah içinizden -savaştan- alıkoyanları ve yandaşlarına “Bize gelip -katılın-!” diyenleri elbette bilmektedir. Zaten bunlar savaşa çok az gelir. -Gelseler de- size karşı cimri olarak -gelirler/çok az çaba harcarlar-. Korku geldiğinde, üzer-ler-ine ölüm baygınlığı çökmüş gibi gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. Korku gidince, iyiliği kıskanarak sizi sivri dilleriyle incitirler. Onlar iman etmiş değillerdir; -bu yüzden- Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu, Allah’a çok kolaydır. -Münafıklar, düşman- birliklerinin gitmediğini sanıyorlardı. O birlikler -tekrar- gelse, sizin haberlerinizi -uzaktan- soracak şekilde göçebe Arapların arasında çölde olmak isterler. Zaten içinizde bulunsalardı bile pek savaşacak değillerdi. Şüphesiz ki Allah’ın Elçisinde sizin için, -yani- Allah’a ve ahiret gününe -kavuşmayı- umanlar ve Allah’ı çok hatırlayanlar için güzel bir örneklik vardır. Müminler ise -düşman- birliklerini gördüklerinde “İşte bu, Allah ve Elçisinin bize vadettiğidir! Allah ve Elçisi doğru söylemiştir.” demişlerdi. Bu -/düşman orduların gelişi-, onların ancak imanlarını ve Allah’a bağlılıklarını artırmıştı. Müminlerden, Allah’a verdikleri sözde duran nice adamlar -/yiğitler-(*****) vardır. Onlardan kimi, adağını -/Allah’a verdiği sözü- yerine getirmiştir; kimi de -yerine getirmeyi- beklemektedir. Onlar -sözlerinden- asla dönmemişlerdir. Sonunda Allah doğru olanlara, doğruluklarına karşılık -ödül- verecektir; münafıklara dilerse azap edecek veya -tevbe ederlerse- tevbelerini kabul edecektir. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir. Allah o kâfirleri, onlar hiçbir menfaate ulaşamadan öfkeleri ile geri çevirmişti. Savaş -konusun-da Allah-ın yardımı-, müminlere yeter. Allah kuvvetlidir, güçlüdür. Allah, kitap ehlinden -olup- onlara -/müşrik ordularına- yardım edenleri kalelerinden indirmiş ve kalplerine korku düşürmüştü. -Siz savaşta diretenlerin- bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz.(******) -Allah- onların yer-ler-ine, yurtlarına, mallarına ve ayak basmadığınız topraklar-ın-a sizi mirasçı yaptı. Allah her şeye gücü yetendir.
·
70 görüntüleme
Burak okurunun profil resmi
*: Zımnen: 'Allah yardım etmeyecek mi dediğiniz, 'bu felaket neden benim başıma geldi' dediğiniz zaman.' Allah'ın bu şüpheler hakkındaki cevabı Bakara Suresi 214. Ayette şöyledir: "Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenlerin benzeri size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız! Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki sonunda -her- elçi ve beraberindeki müminler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” demişlerdi. Dikkat edin! Allah’ın yardımı yakındır." Sorunun 'Allah'ın yardımı gelecek mi?' değil de 'Allah'ın yardımı ne zaman?' diye sorulması, Allah'ın yardımının mutlaka geleceğine dair inancı da içinde barındırır. Mümin, başına gelen her türlü felakete Allah'ın mutlaka yardım edeceği bilinciyle sabrederse -/felaket olarak görülene karşı mücadele ederse- Allah'ın cevabı hemen sonraki cümlede bildirilir: 'Allah'ın yardımı yakındır.' **: Zımnen: 'Siz Allah adına mücadele ederseniz, emniyetinden kuşkulandıklarınızı Allah korur.' ***: Zımnen: 'Kendi çıkarları için evlerinden vazgeçmeleri gerekseydi vazgeçip kaçarlardı. Allah için vazgeçmekten kaçındılar.' Aynı durum 20. ayette de göçebe Arapların arasında olmayı isteyecekleri şeklinde ifade edilmiştir. Evlerini koruma bahanesiyle savaştan kaçan münâfıklar, savaştan sonra kendi şehirlerine düşman saldırması durumunda evlerini terk ederek göçebe yaşamayı tercih ederler. ****: İman etmek, Allah'a, Allah'ın emirlerine koşulsuz uyulacağına dair söz vermektir. İman ettikleri iddiasında olan münâfıklar da iman ettiklerini söylediklerinde bu sözü vermiş oldular fakat sözleri uğrunda bedel ödemeleri gerektiğinde sözlerinden döndüler. *****: Rical'in kelime anlamı erkekler olsa da ayette bir cinsiyet değil, şahsiyet durumundan bahsedilmektedir. Allah'a verdikleri söz uğrunda fedakârlık gösteren erkek ve kadınların tamamı bu yiğitlere dahildir. ******: Öldürülenler, müşrik ordularına destek verilmesine karar veren önde gelenlerdir; toplu bir öldürmeden bahsedilemez. Tarihte Benî Kurayzalılar oldukları düşünülen bu topluluğun bir katliamdan geçirildikleri iddiası Kur'ân'a göre tamamen yalandan ibarettir. Zira müminlere karşı savaşanlarla savaşmayı emreden Bakara Suresi 190. Ayet, aşırıya gitmeyi de yasaklar. Yahudilerin ahitlerinden dönüp müşriklere destek olanlarının öldürülmesi bir savaş suçunun cezalandırılması iken, destek olmayanların da öldürülmesi savaşın aşırısı olarak bir katliamdır. Peygamber'in katliam uygulaması, Allah'ın emirlerini aşması anlamına gelir ki Hâkka Suresi 46. Ayette Peygamber'in böyle yapması durumunda can damarının kesileceği ifade edilir. Bazı görüşlere göre Benî Kurayza uydurması, Roma İmparatorluğu ordularından kaçan Yahudilerin kendilerini Masada adlı bir yerde öldürüp intihar etmeleri olayından esinlenilerek uydurulmuştur. Her nasıl uydurulmuş olursa olsun, Allah'ın sınırlarını aşan bir uygulamanın Peygamber tarafından yapılmadığı açıktır. Savaş sırasında esir alınanlar da, Benî Kurayza Gazvesinden iki-üç yıl öncesine tarihlenen Muhammed Suresi 4. Ayete göre serbest bırakılmış olmalıdırlar. Her şeyin doğrusunu Allah bilir.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.