Gönderi

Sevgili Dost, Bildiği şehirlerden, bilmediği şehirlere, bildiği yüzlerden bilmediği yüzlere sığınmayı aklından geçirmemiş kaç insan vardır? Garların, terminallerin ve limanların dev mıknatıslara dönüştüğü saatlerde bedenlerini kaptırmayanlar, ruhlarının bir otobüs koltuğuna, bir gemi çapasına, bir lokomotif tekerlegine yapışmasını önleyebilmişler midir? "Başımı alıp gitmek istiyorum," cümlesi kim bilir hayatımızın kaç kilidini kurcalamış, açayım derken kaç yeni kapı örtmüştür üstümüze. Arkaya bakmamayı başarabilenler, acaba gittikleri yere başlarını götürmeyi başarabilmişler midir? "Tebdit-i mekanda ferahlık vardır" diyenler, aslında "tebdil-i kan" ı mı kastetmişlerdir?
·
117 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.