Gönderi

Sonuç itibariyle Prens Sabahattin'in fikirlerinden en çok kültür ve dinle enteresan bir ilişki ortaya çıkar. Açıklaması zor olsa da bu ilişkinin en makul açıklaması önceki bölümde Ahmet Rıza'nın ikilemine getirilen açıklama gibi görünmektedir. Söz konusu ilişki oluşum sürecindeki bir ideolojinin doğal sonucudur. Fakat şunu da belirtmekte fayda vardır ki Prens Sabahattin Batı'nın sürekli dem vurduğu yobazlık boyutunun Batı'nın Doğu'ya yönelik zalim politikalarının bir sonucu olarak görülmesi gerektiğini ifade etmek suretiyle İslam'ı savunuyordu. Bu bölümde incelenen malzemeden şunu çıkarabiliriz ki Prens Sabahattin'in planı çok kültürlülük fikri etrafında geliştiğinden, yerel özelliklerin sürdürüleceği ama başka yerel özelliklerle karıştırılmayacağı bir imparatorlukta dinin son derece bireysel bir rol üstlenmesi gerekiyordu. Birkaç satırla özetlemek gerekirse Prens Sabahattin zamanının ötesinde, görev duygusu ve entelektüelliği yüzünden hem kavranması hem de fikirlerini eyleme dönüştürmesi zor bir düşünürdü. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu'ndaki yaşamdan kopuk olduğundan, II. Abdülhamit iktidarına karşı çıkanların somut sonuçlar elde etmek istediğini ve devrim gerçekleştikten kısa bir süre sonra anayasal yönetim fikirlerinin, Prens Sabahattin gibi Jön Türk entelektüellerinin kendilerine ait olması gerektiğini düşündüğü vesayetçi rolü üstlenen İttihatçıların kararlarına tabi olacağını anlamıyordu.
Sayfa 157Kitabı okudu
·
22 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.