Gönderi

İdealizmde Akıl
Akıl, bize bütün zekâlar için ortak olan mutlak hakikatleri, bilginin ve varlığın ilk prensiplerini tanıtır, sonsuzun bile perdesini kaldırır ve onunla temasa geçmemizi sağlar. Ne insandan insan değişir, ne çağdan çağa: Zekâ ne kadar ilerlerse ilerlesin, akıl herkeste ve her ülkede aynıdır. Eflatun'dan Kant'a kadar yapılan bütün tariflerin ortak yanı şu: "Akıl, hudutsuz, derecesiz, şartsız olanı yani namütenahiyi yahut Mutlak'ı kavrama melekesidir. Bütün insan düşüncesi iki başlık altında toplanabilir: Mütenahi, namütenahi. Mütenahiye, tecrübeden doğan, nisbî, hudutlu ve mümkün olan her düşünce girer. Namütenahi ise, bütün dünyada geçerli, zarurî ve mutlak düşünceler. Evet, tecrübenin konusu mütenahidir, ama mütenahiyi kavrayan zekâ oradan namütenahiye atlar, nisbiden mutlak'a atladığı gibi. Vadiyi görünce dağı düşünürüz. Fikirleri elde ederken önce mütenahi fikrini elde ederiz, sonra namütenahi fikrini. Zaman bakımından mütenahi öncedir, mantıkî bakımdan namütenahi. Mütenahinin kaynağı namütenahidir. Kısaca birbirine karıştırılmaması gereken iki akıl var. Birincisi kişiden kişiye, ülkeden ülkeye değişir, düşüncelerimizin bütünü ve melekelerimizin işleyişi. İkincisi, namütenahiyi tasavvur eden akıl, cihanşûmuldûr, değişmez, kişiye bağlı değildir. Bizim dışımızda mıdır? Hayır ama bütün insanlarda aynıdır ve kimsenin malı değildir.
Franck, Adolphe, Felsefi İlimler SözlüğüKitabı okuyor
·
99 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.