Gönderi

"Bütün bunlar uzun zaman önce yaşandı." Yine de, Taşrada Bir Ay'inki doğrudan doğruya bir hatırlama veya bir nostalji (böyle bir şey mümkünse şayet), hatta yitip giden gençlige duyulan şiddetli özlem atmosferi değildir. Çayırında öylece duran Oxgodby kilisesini ziyaret edip usta ressamın kendisini görme fırsatını kaçırmış olmaktan hayıflanacak belki hepi topu birkaç insanı, "Malvern'a, sakin Malvern'a" gelen ve "Edward Elgar'in müzik dersi vermeye giderken bu yolları yürüdüğünü" hayal eden birileri gibi gözünde canlandırırken, çok daha karmaşık bir haletiruhiye içindedir Birkin. Bu, his sahip olmadığımız bir şeye duyduğumuz özlemdir; "kıymetli bir anın yaşandığını ve orada olmadığımızı bilerek, yüreğimiz cız ederek," duyduğumuz bir nostaljidir. Ama bu bile katışıksız, saf acıdan fark görülmelidir. Ne kadar istesek de boşuna; bir zamanlar sonsuza dek bizimmiş gibi görünen, elimizden kayıp gitti çoktan." Acının dinmesini beklemektir, diyor Carr, sana düşen. Peki, bir zamanlar sonsuza dek bizimmiş gibi görünen o şey ne? Yoksa bu da Shropshire Lad'inki gibi yanıtı olmayan bir soru mu?
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.