— Bir dahaki derse bu hikâyenin özetini çıkarın. Hâlâ hikâyenin içine dalmış hâlde olduklarından çocuklar yavaş hareket ediyorlardı, gözleri baygın, ağızları yarı açık. — Mutlu olunca ne geçer elinize?, sesi doğru, keskin bir oktu. Öğretmen Joana'ya baktı. — Tekrarla soruyu...? Sessizlik. Öğretmen kitapları dizerken gülümsedi. — Tekrar sor, Joana, tam duyamadım seni. — Bilmek istediğim şu: mutlu olduğunda ne olur? Ardından ne gelir yani? -inatla tekrar etti küçük kız. Kadın ona şaşkınlıkla baktı.
— Bu nasıl düşünce böyle! Ne demek istediğini anladığımı sanmıyorum, ne düşünce ama! Başka kelimelerle tekrar sor...
— “Mutlu olmak ne içindir?”
Öğretmenin yüzü kızardı -neden mahcup olduğunu kimse anlamamıştı. Bütün sınıfı gördü ve onları teneffüse çıkardı.
Hademe Joana'yı ofise çağırdı. Öğretmen de oradaydı. — Otur... Çok mu oyun oynadın? — Biraz...
— Büyüyünce ne olmak istiyorsun?
— Bilmiyorum.
— Peki o hâlde, bak, benim de bir fikrim var —kızardı.
— Bir kâğıt al, bana bugün sorduğun soruyu yaz ve onu uzun süreliğine bir kenara koy. Büyüdüğünde tekrar oku. — Joanaya baktı. — Kim bilir. Belki bir gün o soruya kendin cevap verebilirsin... — Yüzündeki ciddi ifade gitti, yanakları kızardı. — Ya da belki önemli gelmez artık ve en azından eğlenirsin...
— Hayır.
— Neye hayır? —diye sordu öğretmen şaşkın.
— Eğlenmeyi sevmem. —dedi Joana gururla. Öğretmen yine kızardı. — İyi, git oyna hadi.
Joana iki sıçrayışla kapıya varınca öğretmen tekrar seslendi ona, bu kez boynuna kadar kızarmıştı, gözleri aşağıdaydı, masadaki kâğıtları karıştırıyordu. — Tuhaf olduğunu düşünmedin mi... soruyu saklamak için yazmanın komik olduğunu?
— Hayır, dedi Joana. Avluya geri döndü.