Gönderi

Bohem bir hayat yaşamakta olan Necip Fazıl’ın, Fransa’da felsefe okuyan Nurettin Topçu’nun tasavvufla rabıta kurarak hidayete ermeleri, İslâmcılığın Erken Cumhuriyet dönemine ait heroik karşı-aydınlanma hikâyeleridir... Onlar cezbeden tarikat, Nakşîbendilik idi. Tasavvuf ekolleri içinde zaten Osmanlı’nın son asırlarında da güçlenmiş olan Nakşîbendilik, -Bayramiye, Celvetiye gibi bazı önemli tarikatlar silinir veya marjinalleşirken- Cumhuriyet dönemine uyum sağlamaktaki başarısıyla öne çıktı. Bunda, Nakşîbendiliğin bünyevî özellikleri rol oynadı. Şehirli orta sınıfa hitap eden bir tarikat olarak biçimlenmiş olan Nakşîbendilik, politikada (devlet katında) olup bitenlere gözü-kulağı açık ve uyum sağlamaya yatkın, pragmatist bir meşrep geliştirmişti. ‘Orta yolcu’ bir tasavvuf ekolü idi; nefs-dünya terazisinde dengeliydi, inzivanın nefsi yücelteceği uyarısıyla toplumsallaşmayı telkin ediyordu. “Halvet der-encümen” ilkesi, Allah’la baş başa kalmanın, topluluk içinde de yapılabileceğini vaz’etmekteydi. Yine bir orta yolculuk alâmeti olarak, gösterişçi olmayan sessiz zikir tecrübesi tercih ediliyordu - sessiz zikir yordamı, zikrin Ortaçağ’a mahsus bir gerilik ve meczupluk simgesi sayılarak skandallaştırıldığı Erken Cumhuriyet döneminde emniyet tedbiri işlevi de görmüştür! Nakşîbendilik ayrıca farklı tasavvuf ekollerinin unsurlarını temsile açıktı. Kemale eren müritlerin tekke açabilmesine nispeten kolay ruhsat veren âdemimerkeziyetçiliği, pragmatist yapıya yeni beslenme kanalları açıyordu. İslâm felsefesi tarihçisi ilâhiyatçı Fatih M. Şeker (doğ. 1975), 200’lerin başında yayımlanan incelemesinde, günümüz Nakşîbendiliğinin tasavvuftan hayli uzaklaştığı, “modernlikle muhafazakârlık arasında bir çizgide sallandığı” yorumunu yapacaktır.
Sayfa 422Kitabı okudu
·
9 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.