Gönderi

İlk zamanlarda Batı’nın, İslam’ı saldırgan ve savaşçı bir din olarak görmesinin Müslümanların Avrupa’yı ele geçirme tehlikesine verilen duygusal bir tepki olduğunu söyleyebiliriz. Bir zamanlar bu tehlikenin ciddi anlamda olası olduğu düşünülüyordu (unutmayın, on yedinci yüzyılda Müslüman orduları Viyana’ya kadar dayanmıştı). Fakat Avrupa’nın sömürgecilik döneminde İslam’ın saldırgan, Hristiyanlığın ise yumuşak bir din olarak portre edilmesi, Hristiyan misyonerlerin Afrika ve Asya’daki Müslüman halkların içinden kendi dinlerine geçecek insan bulmak için kullandığı bir taktikti. Bu iddianın tutarsızlığı en cahillerimiz için dahi aşikâr olmalıdır, çünkü bu, üzerinize silah doğrultan birinin her türlü güç kullanımına karşı olduğunu söylemesi gibidir. Günümüzde Müslümanların tarihinin diğer kültürlerin çoğundan daha şiddetli olmadığını bilen bazı Batılı tarihçiler, İslam’ın şiddeti teşvik ettiğini sorguluyor. Hristiyanların çoğu muhtemelen Hristiyanlığı şiddet içeren bir inanç olarak tanımlayamazken, Hristiyan Batı’nın tarihinin Müslüman dünyasından daha barışçıl olduğunu iddia etmek gerçekten çok zordur. Hristiyan devletler ve ordular tarafından Tanrı adına işlenen vahşet sayısı sayılmayacak kadar fazladır. Sayısız insan zorla Hristiyanlığa geçirilmiştir. Tarihte Müslümanların dinî baskı suçunu işlediği zamanlar da olmuştur ancak Batılı tarihçilerin çalışmaları, genel olarak Müslümanların bu konudaki sicilinin Hristiyanlarınkine kıyasla daha temiz olduğunu göstermiştir. Özellikle gayrimüslimlere yönelik devlet destekli zulüm veya zorla din değiştirme kampanyaları İslam dünyasında oldukça nadirdir.
Sayfa 180Kitabı okudu
6 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.