Gönderi

Müslüman fıkıhçılar DİH (dârülislam [İslam veya barış âlemi] / dârülharp [savaş âlemi] ) teorilerini desteklemek için Peygamberimiz’in askerî eylemlerine ve Hz. Ömer’in fetihlerine dikkat çekmiştir. Ayrıca sivillerin öldürülmesini veya taciz edilmesini yasaklayan, düşman topraklarının ve mülkünün tahrip edilmesini büyük ölçüde kısıtlayan, tutsakların insani muamelesini öngören, aşırı güç kullanımını ve zorla din değiştirmeyi yasaklayan kapsamlı bir savaş ahlakı kanunu oluşturmuşlardır. Müslüman fıkıhçıların kendilerine yol gösterici hedef olarak belirlediği şeylerden biri, gayrimüslim toprakların şeriatın hâkimiyeti altına alındığı sırada yıkım ve can kaybının en aza indirilmesidir. Ayrıca şeriatın diğerlerine kıyasla çok daha üstün bir devlet sistemi sunduğuna, fethedilen insanlara daha iyi ve daha adil bir yaşam biçimi sağladığına ve fethedilen insanların İslam’ı görmesini ve böylece İslam’ın hakikati üzerine düşünmesini sağladığına yürekten inanmışlarıdır. H. G. Wells, Ana Hatlarıyla Dünya Tarihi kitabında neredeyse aynı fikri savunmuştur: Ve eğer okuyucu Roma, Pers, Helen ya da Mısır, herhangi bir gelişmiş medeniyetin bu selin altında kaldığı yanılgısına sahipse, bu fikrinden ne kadar çabuk dönerse onun için o kadar iyi olur. İslam, dönemin en iyi ve sosyal ve siyasi düzenini sunmuş, bu yüzden galip gelmiştir. Girdiği her yerde siyasi açıdan kayıtsız, soyulmuş, ezilmiş, sindirilmiş, eğitilmemiş ve dağınık halkları; ayrıca halklarıyla bağını koparmış bencil ve bozuk hükümetleri bulduğu için kazandı. Dünyada o dönemde fiilî faaliyete giren en geniş, en taze ve en temiz siyasi fikirdi ve genel olarak insanlığa diğerlerinden daha iyi koşullar sunuyordu. (H. G. Wells, Ana Hatlarıyla Dünya Tarihi, 613-14.)
Sayfa 182Kitabı okudu
·
17 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.