Gönderi

Ders kitapları ve masanın üstünde kenarları kıvrılmış defterler yaz gelip de gözümün önünden gidince ben de rahat bir soluk alıyor, boş kalan yerlerine bir ağaca veya kumruya bakar gibi memnuniyetle bakıyordum.Uzun nisan, mayıs, haziran günlerinde Üsküdar’dan Beykoz’a kadar sahil çehre ve renk değiştirirken bütün bu müthiş emek bir bakış derinliği ile yapraklara, çiçeklere aksediyordu. Bazen Kandilli’de, Çengelköy’de, Kanlıca’da bir ağacın altında ya da vapur iskelesinin yanında hatta bizzat iskelede vapura daha saatler varken minik yolcu salonuna girmiş bekleyen yaşlı çehrelerde yüzün son alacağı asli hale yani iskelet haline çok yaklaşmış halinin ve donuk bakışların perdeli bursunu görmek, dizlere konmuş ellerin ince ama bazen şaşılacak kadar güçlü damarlı parmaklarından hala cılız ve takatsiz bir deveranla akan mavi kana bakınca bu solgun veda bedenleri ve vedalı bakışlarla erguvan rengi ve yeşilin tazesi havada bir telaşlı cıvıltı, dallardaki kimliği belirsiz hışırtı, sessizce kısa süreliğine yanaşan vapur içimde hayata karşı derin bir hayal kırıklığı çarptırıldı. Sanki kalbimin zarı soyulmuş, yanmada ve ağırlığı ile aşağı doğru sarkmadaydı.
Öyle miymiş?
Öyle miymiş?
·
80 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.