Jiddu Krishnamurti çok büyük bir öğretmen. Sözleri ise çok değerli. Fakat, doğası gereği hem çok derin hem çok öz.
Sorun şu ki, bunların kitap haline getirilmesi, kendisinin değil, öğrencilerinin talebi.
Tabii ki böyle bir çalışma yapılmalı ve ortaya bir eser olarak konmalıydı. Hani yazı dili diye bir şey var ya…konuşma dilini oraya adapte etmek gerekiyor ya…bu kitaplarda o mümkün değil. Çünkü üstadın konuşması, yazı diline dönüştüğünde, o derin etkiyi uyandırmıyor (2) zaten bir fikir denizi içinde de yüzmüyorsunuz.
Anafikri; Özüne dön!
Fakat bunun ifade edilişindeki yollar, büyük iş, kitaplaştırma…sıkıntılı iş.
Konuşma dilinde dişe dokunmayan bir iki çelişki, kelime kelime yazı diline döndüğünde dümdüz göze batıyor. Mesela; Hiçbir öğretiyi dikkate alma. (İyi ama bu öğreti değil mi?)
Anlam konuşurken ifade şekli ile tamamlanıyor ama bunu yazdığında…sıkıntı.
Durum budur. Demek ki