Gönderi

Şeytan: Dostum, iş yalnız zekâda değil. Yaratılıştan iyi kalpli, neşeliyim. Ben her zaman çalıp oynamak isterim. Zaman dışı, anlamını asla anlayamadığım bir emirle payıma “inkârcılık” düştü; oysa iyi kalpliyim, inkârcılığa hiç eğilimim yok. “Hayır, git, inkâr et; inkârsız eleştiri olmaz!” “Eleştiri bölümü” olmayan dergi, dergi değil ki. Eleştiri olmadı mı, yalnız övgü olur. Fakat hayatta sadece övgü yetmez. Onların şüphe potasından geçmesi, olgunlaşması ve buna benzer şeyler gerekli. Hoş ben bunlara karışmam ya, yaratan ben değilim, sorumluluğu da bana düşmez. Gene de kabak benim başıma patladı; eleştiri dalına verildik; yazı yazmamı emrettiler, hayata girdik böylece. Tabii biz bu komedyanın farkındayız. Ben apaçık bir şekilde ortadan çekilmek isteğimi söylüyorum. Hayır, diyorlar, sen olmayınca hiçbir şey olamaz. Yeryüzünde her şey sütliman olunca hareket kalmaz. Sensiz hiçbir olay meydana gelemez, oysa olaylara ihtiyaç vardır. İşte böylece, dişimi sıkarak olaylar uğruna çalışıyor, emir altında akıl dışı işler yapıyorum. İnsanlar, inkâr edilemez zekâlarına rağmen bu komedyayı ciddiye alıyorlar. Kötülük bunda zaten. Tabii acı çekiyorlar... Ama hiç olmazsa yaşıyor, gerçek, düşsel olmayan bir hayat yaşıyorlar, çünkü hayat aslında acı demektir. Acısı olmasa zevki de olmazdı; her şey sonu gelmez bir övgü ayinine dönerdi: kutsal, ama sıkıcı...
·
93 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.