“Gördüğün gibi piyano çalmasını bilmiyorum. Ama sen çaldığında müziği duyabiliyorum.”
Bu kitabı okurken sanırım beni en çok sarsan cümle bu
oldu oldu. Enteresan bir şekilde kendi geçmişime gittim. Owen’a bir çok yönden benzeyen bir çocukluk geçirdim. Muhtemelen bugün de yalnızlık isimli evcil hayvanımla birbirimize bu kadar sadık olmamızın en büyük sebeplerinden birisi de bu.
İnsanları çocukluklarındaki ilişkiler büyütür tıpkı Owen ve Natalie’de olduğu gibi. İki doğru insan yan yana geldiğinde o ikisi artık Her yerden çok uzakta olacaktır. Sizin de başınıza gelmez mi sevdiğiniz insanlarla yan yana olunca dünyadan uzaklaşma belki de Throne’a taşınma hissi.
Bu kitapta öyle çok da aman aman şeyler bulabileceğinize, bir edebiyatçının karmaşık cümleleri arasında akıl yanması yaşayacağınıza söz veremem ama gençliğinizden, ilk dostluk veya ilk aşkınızdan bir şeyler bulabileceğinize söz verebilirim.
Neticede her birimiz insan taklidi yapan gorillerden fazlası değiliz ve taklit ettiğimiz insana tabii ki çoğunluk karar veriyor.
Not: Ben bu kitabı okurken en çok Mac DeMarco’nun Chamber of reflection isimli şarkısını dinledim.