Gönderi

Stoner ilkgençliğinde, aşkı, insanın eğer şanslıysa erişebileceği mutlak bir varoluş biçimi olarak düşünürdü; olgunluğa erdiğinde, aşkın, insanın oyalayıcı bir inançsızlık, hafiften tanıdık bir küçümseme ve mahcubiyet verici bir özlemle bakması gereken, sahte bir dinin cenneti olduğu sonucuna varmıştı. Şimdi artık orta yaşında, aşkın ne bir lütuf ne de bir yanılsama olduğunu anlamaya başlıyordu; aşkı insanca bir dönüşüm olarak, her gün ve her dakika irade, zekâ ve yürekle keşfedilen ve yeniden yaratılan bir durum olarak görüyordu.
Sayfa 161Kitabı okudu
·
28 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.