Gönderi

Sanırım bundan sonra hayatımda hiç kimse olmayacak. Yer yok yeni bir acıya... Bu yükü taşıyacak bir kalbim yok. Derin bir denizde yüzme bilmeyen bir denizciyim. Pusulam yok, kuzey yıldızım sönmüş, rüzgârsız, yönsüz kalmışım. Yaralarıma merhem sürecek bir el yok. Geceyi aydınlatacak bir meşale, soğuğu dindirecek bir yuva. Anılardan ne kalıyor peki geriye? Siliniyor. Hepsi bir bir siliniyor. Acıtarak iğne batırmış gibi göz çukuruna. Bir bir siliniyor. O çukurdan önce yaşlar akıyor ve bitiyor yaşlar. Her damla gözyaşı tonlarca acı ağırlığında. Sonra yalnızlığın irini akmaya başlıyor o göz çukurlarından. Ama hangi acı kalıcı olmuş ki? Biliyorum. Ve bunu bilmek daha çok acıtıyor canımı. Bir boşluk kalıyor acılardan, o kadar. Bir kara bulut gibi boşluk. İçerdeki acının yerini sanki o sigara dumanı gibi olan kara bulut alıyor ve sen buna da alışıyorsun. Kim alışmamış ki ben alışmayayım? Kalbimin tam ortasında, saklı yerinde, bir hastalık gibi taşıyorum şimdi aşk acılarımı. Diğerleri bir şekilde beyinde kalıyor, beynin kirli ve bilinmez dehlizlerinde. Ama aşk acısı kalbimin orda bir kara bulut gibi... Onu derin bir unutuşla unuttuğunuzu sanıyorsunuz. Derin bir kuyu kazıyorsunuz içinize. Oraya attığınızı sanıyorsunuz, en olmadık zamanda susadığınızda işte birden o kuyunun suyunu tekrar özleyiveriyorsunuz. Özlem özlem hasta oluyorsunuz bu kez de. İçimizde barındırdığımız bu kuyu bizi biz yapan tüm değerleri de alıyor içine bir süre sonra. Kendimize yabancılaşarak devam ediyoruz boş sokaklarda yürümeye... Anılarımızın kaybolan benliğimizden silinmesi kadar acı aslında o sokaktaki her adımın sesi...
Sayfa 227Kitabı okudu
·
47 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.