Tasavvuf, XIII. yüzyıl Anadolu'sunda, göçebe ve yarı göçebe çevrelerde
de kuvvetli temsilciler buldu. Bozkırlarda göçebe, yarı göçebe bir hayat süren
Türkmenler'le birlikte bulunan ve eski kam-ozanlara benzeyen babalar,
medrese menşeyli fakihlerin öğrettiklerinden daha basit ve sade bir İslamiyet
anlayışı yayıyorlar ve bu arada Anadolu'nun şartlarına uygun bir halk tasavvufunu
da oluşturuyorlardı. Bu yüzden Türkmen babalarının telkin ettiği
müslümanlık, bu çevrelerde münhasıran sade ve hurafelere yatkın bir suifilik
biçiminde görüntüleniyordu. Bu bir çeşit halk İslamı idi ve bu halk
islamı, daha ileride tartışacağımız üzere, Sünni nitelik taşımaktan çok, heterodoks
bir niteliğe sahipti. Çünkü bu babaların hitap ettiği Türkmen boyları,
henüz sathi bir şekilde islamlaşmış olduklarından, eski şaman inançlarını
ve atalarıyla ilgili bir takım kültleri muhafaza etmekteydiler.