Gönderi

Hiç yabancı gelmedi..
Osmanlıdaki en temel fark, halkın eğitimsizliğiydi. Dini ka­ide adı altında hurafe teşkil eden görüşler nedeniyle dünya iş­leri bırakılmış, sınırlar uygarlık araçlarına kapatılmıştı. Devlet, kara bir bağnazlık tarafından sarılmış; ulema ise işler bozulduk­ça akla uygun çözüm yolları aramak yerine kadere razı gelmek ve dine yönelmek gibi çözümler üretir olmuştu. Halk, yaşadığı yokluk ve fakirliğin başarısızlık değil bir tür imtihan olduğuna inandırılmış ve buna karşı çıkmanın “dünyaya değer vermek” gibi oldukça günah bir eylem olduğuna ikna edilmişti. Toplum dinini dahi öğrenmekten uzak kalmış, sözde din adamlarının hurafeler ve gerici düşüncelerle iç içe geçmiş öğretileri din adı altında zihinlere kazınmıştı. Toplumun bu şekilde esaret altın­ da oluşunun nedeni eğitimsizliğiydi ve eğitimsizliğin sürdürülebilmesinin koşulu, toplum zihninin sözde hocalar ve şeyhler tarafından uyuşturuluyor oluşuydu. Şeyhler, dervişler, müritler, dedeler ve seyyidler gibi kimseler geçimini halktan sağlıyor; tekke, türbe ve zaviye gibi kurumlar aracılığıyla çıkarlarını sür­dürebildiği için toplumun içine düştüğü esaretten rahatsızlık duymuyordu. Öte yandan devlet de büyük bir borç içinde kıv­ranıyor, toplumdan yüklü vergiler tahsil ediyor, soygunculuğun ve rüşvetçiliğin de önüne geçemiyordu. Hükümet toplumu dört bir yandan kuşatan zümreleri engellemek yerine onlarla bir ol­maktan çekinmiyordu.
Sayfa 116Kitabı okudu
·
453 views
Nisyan okurunun profil resmi
Bizim toplum nasıl oluyor da olduğu yere geri geliyor? bu sorunun cevabını iyice bi düşündükten sonra hareket etmek gerek. Ya da biz hiç mi yerimizden oynamıyoruz, sadece öyle mi oldu sanıyoruz? Bi yerlerde bi terslik var
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.