Gönderi

Felsefi akıl, bugüne dek gerçekleştirdiği tüm insani ilerlemeyi, aklın huzur bulduğu herhangi bir yerin tekin olmadığı yolundaki kuşkucu gözleme borçlu ise; ve eğer felsefi aklın yakın zamanda eleştirel uğ­ raşı yoluyla gerçekleştirdiği dikkate değer gelişmesini, bizzat ünlü kaşifi1 kuşkuculuğa borçlu olduğunu açıkça itiraf ettiyse; ve eğer bu­ nunla birlikte araştırmaları ilerledikçe, kendi aralarında gittikçe bölü­ nen bu yeni felsefenin yandaşları tarafından sergilenişi devam eden manzara, her şeyden habersiz bir gözlemciye bile aklın her ne kadar yakınlaşmış olsa da, henüz felsefeyi bir bilime dönüştürme amacına • Almanca özgün metnin başlığı tam olarak şu şekildedir: Aenesidemus oder dic.• Fundamente der von dem Herrn Professor Reinhold in fena gelieferten Elementar-Philosophie: Nebst einer Vertheidigung des Skepticismus gegen die Anmassungen der Vernunftkritik [Aenesidemus ya da Profesör Reinhold Tarafindan fena 'da Önerilen, Akıl Ele§tirisi'nin İddia/arma Kar§ı Ku§kucu­ luğu Savunmap İçeren Temel Felsefe'nin Temelleri Üzerine}; çeviri için yararlanılan kaynak: J.G. Fichte (1993) "Review of Aenesidemus'', Early Philosophical Writings içinde, haz. ve çev. Daniel Breazeale, lthaca and London: Cornell University Press. 1 Bu, kuşkusuz lmmanuel Kant'a bir göndermedir. Kant'ın, kuşkuculuğun felsefeye olumlu katkısına ilişkin onayı için bkz. onun Gelecekte Bilim Ola­ rak Ortaya Çıkabilecek Her Metafiziğe Prolegomena'ya girişteki Hume tar­ tışması ve SafAkim Ele§tİrislnde 'kuşkucu yöntem'in yararları üzerine kısa yorumları, A424/B45 I , A485/BS l 3-A486 /BS 1 4, A507/B535, ve özellikle A755/B/83-A769/B797. 3 4 Acncsidcmus 'un Eleştirisi ula§mamt§ olduğunu açık ediyorsa; o zaman ku§kuculuğun görevini tamamlamasından ve aklı yüce amacına erişme yolunda sorgulamaya devam etmesinden daha fazla arzulanır bir şey yoktur. Üstelik kuş­ kuculuğun felsefeye kar§ı hala meşru iddialarının açık bir ifadeden yoksun olduğu düşünüldüğünden, kuşkuculuğun bu iddialarından vazgeçmeyecek, hatta onları açıkça ortaya koyacak yetenekte bir sözcüye sahip olmasından da daha arzulanır bir şey yoktur. Kitabın yazarının ku§kuculuğun arzulanan sözcüsü olup olmadığı, kitabın incelenmesinden sonra ortaya çıkacaktır. Aenesidemusun yazarı tarafından betimlenen kuşkuculuk, okla­ rını elbette özellikle·Reinhold'un TemelFelsefesine, yani bu felsefe­ nin Reinhold'un KatkJ/alında2 almış olduğu en son haline doğrult­ mak zorundaydı; çünkü Kantçı felsefenin hayranlarının büyük ço­ ğunluğunun gözünde Reinhold, felsefeyi bir bilim olarak kurmayı ya başarmış ya da böyle bir başarının en iyi yolunu hazırlamış kişidir. Ancak kuşkucu saldırı nihai bir savaşı hedefliyorsa, Reinhold'a dair her iki iddiayı da reddedeceklerin çıkarı için oklar, bu yeni felsefenin en güvenilir belgesine, SafAkim Eleştirisine doğrultulmalıdır. Bura­ da incelenen kitap, Kantçı felsefenin coşkulu hayranı Hermias ile Aenesidemus'un birbirlerine yazdıkları mektuplardan oluşmaktadır. Hermias, bu felsefenin doğruluğu ve evrensel geçerliliğine, özellikle Reinhold'un Temel Felsefesi'ni esas alan içten inancını bildirmekte­ dir. Aenesidemus ise farklı görüştedir ve Hermias'a bu felsefenin bir sorgulamasını gönderir. Reinhold'un [felsefesinin] iyi temellendirilmiş talebine uymak için Aenesidemus, Temel Felsefe'nin eleştirisini, §U önermelerin kurul­ duğu ve geçerli olduğu varsayımı üzerine oturtur: ( 1 ) (Olgu) Bizde tasarımlar vardır ve bu tasarımlar birbirlerinden ayırt edilmelerini sağlayacak özellikler kadar bazı ortak özelliklere de sahiptirler. (2) (Yargı Kuralı) Evrensel mantık, doğru olan her şeyin ölçütüdür ve olgular hakkındaki herhangi bir argüman, ancak mantık yasaları ile uyumlu olduğu müddetçe doğruluk iddiasında bulunabilir. Aeneside­ mus'un sorgulamasının her bir bölümü, Reinhold'un Temel Felsefe- 2 Kari Leonard Reinhold, Beytraege zur Berichtigung bisheriger Missver­ staendnisse der Philosophen, c. 1 (Jena: Mauke, 1790). si'nin incelenecek olan paragrafının -en son Katkılarda ortaya ko­ yuldukları biçimdeki (1: 165-254)3- alıntısı ile başlar. Reinhold'un ilk ilkelerıiıin, bir Temel Felsefe 'nin doğası ve özsel özelliklerine ilişkin incelenmesi. Aenesidemus, felsefenin şimdiye dek en yüksek ve evrensel olarak geçerli bir ilk ilkeden yoksun olduğunu ve kendisini bir bilim düzeyine ancak bu ilk ilkenin kurulmasından sonra yükseltebileceğini kabul ederek başlar. Ayrıca, Aenesidemus'a göre, bu ilk ilkenin ancak en yüksek kavramları, yani tasarımın ve de tasarımlanabilenin kavramlarını kuran ve belirleyen bir ilke olması gerektiği reddedilemezdir. Bir kuşkucu ile Temel Felsefe'yi savunan filozof bu noktada anlaşsalar bile, bu eleştirinin yazarına göre felse­ fenin bu görüş birliğinden bir kazanımı olup olmadığı tartışmalıdır. Varsayalım ki, tüm felsefenin ilk ilkesi olarak Bilinç İlkesi'ne4 karşı haklı bulunabilecek itirazlar, bizi gelecekte bir bütün olarak felsefe için (sadece teorik felsefe için değil) tasarım kavramından bile daha yüksek bir kavram olması gerektiğinden kuşkulanmamıza yol açma­ lıdırlar. Reinhold'un ilk paragrafındaki iddiasına (bu iddiaya göre özne, bilinçte tasarımı hem özneden hem de nesneden ayırt eder ve de onu her ikisiyle ilişkilendirir) karşı Aenesidemus şunu belirtir: ( 1 ) "Bu bir mutlak ilk ilke değildir, çünkü bir önerme ve yargı olarak tüm yargıların en yüksek kuralına, çelişme ilkesine tabidir."5 Bu iti­ raz daha önce de getirilmişti ve Reinhold, "bilinç ilkesi kuşkusuz çelişme ilkesine tc/bklir; ancak bu tabiyet, bir önermenin kendisini belirleyen bir ilk ilkeye tabiyeti değil, daha çok çelişmeyeceği bir ya- ' Gönderme, "Temel Felsefe'nin Başlıca Öğelerinin Yeni Bir Sunumu" başlıklı Reinhold'un Beytraege' sinin, 1. cildinin 1 1 1 . bölümünedir. 4 Bilinç İlkesi [Satz des Bewusstseins], Reinhold'un Temel Felsefesi'nin önerilen 'ilk ilkcsi'ydi ve şu şekilde belirtilir: "Bilinçte özne, tasarımı hem özneden hem de nesneden ayırt eder ve onu her ikisiyle ilişkilendirir." ( Bey­ tnıege, 1: 267). 5 Fichte'nin, bu denemede Schulze'den ve Reinhold'tan tüm aktardıkları gibi, bu alıntı da kesin değildir. Özgün metinler ile Fichte'nin alıntıları arasındaki (küçük) ayrımlar üzerine ayrıntılar ve Schulze ile Reinhold'un yazılarına sayfa göndermeleri için (Fichte genellikle vermeyi unutur), M 1, 2: 4 1 -67'de yayımlanan metne bkz. /.G.Fichte 35 36 Aenesidemus'unEleştirisi saya tabiyetidir" diyerek yanıtlamıştı (Foundation,6 s. 85). Eğer eleş­ tirmen (Aenesidemus'u tatmin etmeyen) bu yanıtı doğru anladıysa, Reinhold, tıpkı Kant gibi (Kant sadece teorik felsefe için yapmış olsa bile) çelişki ilkesinin maddibir geçerliliği7 olduğunu reddetmekte ve ona sadece formel ve mantıksal bir geçerlilik atfetmektedir. Rein­ hold'un yanıtı bu aşamada doğrudur ve Temel Felsefesi üzerine pe­ şin hükümlü yargılar için verdiği yanıta benzer: Düşüncenin yasaları üzerine, ancak yine bu yasalara göre düşünülebilir. Herhangi ola­ naklı bir refleksiyon gibi, Bilinç İlkesi üzerine refleksiyon da, formu açısından çelişki ilkesine tabidir; ne var ki içeriği, çelişki ilkesi ta­ rafından belirlenmez. Öyleyse, Aenesidemus'un görüşünün herhangi bir gerçek anlamı olabilmesi için, hiçbir yerde açıkça belirtmemiş olmasına rağmen, çelişki ilkesine formel olduğu kadar maddi bir geçerlilik de atfetmesi, yani çelişki ilkesinin kökensel olarak temel­ lendiği bir zihinsel olgu varsayması gerekmektedir. Bu olgunun ne olduğu hemen açıklık kazanacak, çünkü Aenesidemus şu bildirimde bulunur: (2) "Bilinç İlkesi, tamamen kendisi tarafmdan belirlenen bir ilke değildir. Özne ve nesne kavramları, Reinhold'un açıkladığı gibi, 0 Ueber das Fundament des philosophischen Wissens [1 791}. Bu metinden George di Giovanni'nin çevirdiği seçme parça için bkz. di Giovanni ve Harris, Between KantandHegel, ss. 53-96. 7 'Reale Gultigkeit.' 'Formel' ve 'maddi' (ya da Fichte'nin bazen tercih ettiği gibi, 'mantıksal' ve 'reel') geçerlilik arasındaki ayrım, sıklıkla Fichte'nin er­ ken dönem yazılarında görülür. Yukarıdaki paragrafın öne sürdüğü gibi, bir önerme bir 'olgu'ya karşılık gelmesi anlamında doğru ise, maddi olarak geçerlidir; buna karşın formel olarak geçerli bir önerme için gereken, onun kendi3iyle ya da birisinin kabul ettiği bir başka önermeyle çelişmemesidir. Kant daha önce, bilginin formel ve maddi koşulları arasında bir ayrım önermişti (SafAkim Eleştirisi, A150/Bl89-Al51/Bt91, A220/ 8268 ve A244/B302), ancak Fichte'nin kullanımı ayrıca Reinhold'un 'formel' ve 'maddi' öğeler arasındaki ayrımının etkisini yansıtır. Ueber das Fundament, ss. 1 09- 1 O'da Reinhold, bu ayrımı şu şekilde açıklar: "Temel Felsefe'nin başlangıcında maddiöğeyi formelöğeden ayırıyorum. İlki bilinç o�usoour; ikincisi ise, Bilinç İlkesidir, ki dolaysızca bu ilkeden türetilen ve bütünüyle bu ilkeyle belirlenen tanunlarla birliktedir. Temel Felsefe'nin içeriği. . . bu ilk ilkeden elde edilir; ikincisi, formel yan, Temel Felsefe'nin bilimsel formunu belirler. Böylelikle, tıpkı tüm ayrımlarına karşın madde ve formun yine de bütünüyle ayrılmaz olması gibi, bunlar da Temel Felsefe'nin temellerinde ayrılmazcasına birleştirilirler." ilk olarak tasarımda ayırt edilmeleri ve tasarımla ilişkilendirilmeleri tarafından belirlendiğinden, bu aYJtf etmenin ve ili§kilendirmerıin kendisi en azından tek bir yorumu mümkün kılacak şekilde tamamen ve açık olarak belirlenmelidir. Ancak durum bu değildir." Aeneside­ mus, bu kavramların olanaklı birçok anlamlarını sıralayarak ve Rein­ hold'un tam da bu kavramlara açıklık getirmek üzere kullandığı türlü türlü, hatta muğlak ifadeleri alıntılayarak, en azından eleştirmeni tatmin edecek şekilde bunu kanıtlar. Peki, ya (daha keşfedilecek olan) bu en yüksek ilkeye ve özdeşlik ilkesi ile karşıtlığın maddi ge­ çerliliğine işaret eden, tam da bu kavramların belirlenimsizliği ve belirlenemezliği ise? Dahası, ya ayırt etme ve ilişkilendirme kavram­ ları sadece özdeşlik kavramı ve karşıtı yoluyla belirlenebilirse? Son olarak Aenesidemus şunu ekler: (3) "Bilinç İlkesi, ne evrensel olarak geçerli bir ilkedir ne de herhangi bir tikel deneyim ve özel argümanla bağlanmamış bir olguyu dile getirir. Aenesidemus, kendi bakış açı­ sından, tüm bilincin gerektirdiği varsayılan üç öğeden (bir tasarım, bir tasarımlayan ve tasarımlanan) yoksun olduğunu düşündüğü bi­ lincin empirik belirişlerini örnek gösterir. Daha sonra, deneyime da­ yalı bu tarz bir karşı çıkışın nereye kadar kabul edilebileceği ve nere­ de reddedilmesinin uygun olacağı üzerine söyleyecek birkaç sözüm olacak. Bu ilkenin ne olamayacağının yakın bir incelemesi şu soruyu doğurur: Bu ilke aslında ne tür bir ilkedir? Aenesidemus'un yanıtı · şudur: "Bu (1) özne kavramına kendisinde içerilmeyen fakat dene­ yimde ona katılan bir yüklemin (bilinç) eklendiği sentetik bir öner­ medir." Reinhold'un, bu ilkenin salt analitik olduğunu iddia ettiği iyi bilinir. Burada Aenesidemus'un Bilinç İlkesi'nin evrensel geçerliliğini reddettiğini, böylelikle bu ilkeye uymayan bir bilinç biçimi olduğunu varsaymasını dikkate almayacağız. Ancak, Aenesidemus'un ve Rein­ hold'un bu soruya ilişkin farklı iddialarda bulunmalarının, Bilinç İlkesi'ni iki farklı yoldan ele almalarında yatan daha derin bir sebebi var. Eğer herhangi bir bilinç bu üç öğeden ayrı düşünülemezse, o za­ man haliyle bu üç öğe bilinç kavramında içerilir ve elbette bunu öne süren önerme, mantıksal geçerliliği açısından refleksiyona dayanan bir önerme olarak analitik bir önermedir. Ne var ki aynı zamanda ayırt etme ve ilişkilendirmeyi içerdiğinden, bu tasarımlama eyleminin ta kendisi, yani bilincin kendi edimi, apaçıktır ki bir sentezdir ve aslında tüm diğer mümkün sentezlerin temeli olan en yüksek sen­ tezdir. Bu ise, son derece doğal bir soruyu beraberinde getirir: Zih- /.G.Fichte 37 38 Acncsidcmus'un Eleştirisi nin tüm eylemlerinin, bir birleştirme edimine dek geriye doğru izini sürmek nasıl mümkündür? Sentezi, tez ve antitez varsaymadan dü­ şünmek nasıl mümkündür? Bilinç İlkesi (2) "bilincin -Aeneside­ mus'a göre bazı, Reinhold'a göre tüm- belirişlerine ortak olanı ifade eden soyut bir önermedir." Reinhold'un, bu ilkenin herhangi bir so­ yutlamaya dayandığını reddettiği gayet iyi bilinir. Bu, Bilinç İlkesi' nin sezginin, kavramın ve ideanın koşullarından soyutlanarak elde edildiğini düşünenlere karşı söylenirse son derece aydınlatıcıdır. Çünkü, salt tasarım kavramının sezgiler, kavramlar ve idealara da­ yanmasından ziyade; sezgi, kavram ve idea kavramlarının aslmda bu birkaç salt tasarımın ayırt edilmesi ve ilişkilendirilmesiyle mümkün hale geldiğini göstermek aydınlatıcıdır. Böyle bir tasarım kavramı, diğer üç kavram belirlenmeden de tamamıyla belirlenebilir. Ancak sezgi, kavram ve idea kavramları, tasarım kavramı belirlenmiş olma­ dan belirlenemez. Buna rağmen Reinhold, ilkenin yalnızca bu tikel soyutlamaya dayandığını değil, dahası herhangi bir soyutlamaya da­ yandığını yadsıyorsa, o zaman Bilinç İlkesi'nin felsefenin zirvesinde ilk ilke olarak kalacağı varsayıldığı müddetçe, iddiasının tam tersi kanıtlanabilir. Bu demek oluyor ki, zihinde keşfedilebilecek her şey, bir tasarımlama edimi ise ve her tasarımlama edimi reddedilemez biçimde zihnin empirik bir belirlenimi ise, tasarımlama ediminin ken­ disi, bütün koşullarıyla birlikte bilince sadece tasarımlamanın tasa­ rımlanması yoluyla verilidir. Öyleyse, empirik olarak verilidir ve em­ pirik tasarımlar, bilince ilişkin tüm refleksiyonun nesnesidirler. Her empirik tasarımın nesnesi, belirlenimli bir biçimde verilidir (za­ manda, mekanda, vs.); ancak tasarımlamanın tasarımında (bu, Bilinç İlkesi'nin ifade ettiği şeydir), verili nesnenin empirik belirlenimlerin­ den zorunlu olarak bir soyutlama yapılır. Sonuç olarak, tüm felsefe­ nin zirvesine yerleştirilen Bilinç İlkesi, empirik anlamda kendini göz­ leme dayanır ve kesinlikle bir soyutlamayı ifade eder. Kuşkusuz bu il­ keyi iyi anlayan herhangi biri, ona sadece empirik bir geçerlilik at­ fetmede içsel bir gönülsüzlük hissedecektir. Bu ilkenin ileri sürdüğü şeyin karşıtı, kavranılabilir dahi değildir. Ancak bu durum, tam da bunun bir olgudan başka bir şeye dayanması gerektiğine işaret eder. Bu eleştirmen, Bilinç İlkesi'nin a priori ve tüm deneyimden bağımsız olarak kesinkes türetilebildiği başka bir ilk ilkede temellenen bir teorem olduğuna ikna olınuştur. Bilinç İlkesi'nin, tüm felsefenin ilk ilkesi olduğunun önerilmesine yol açan ve de yanlış olan başlangıç- taki varsayım, kesinlikle bir olgu ile başlanması gerektiği varsayımı­ dır. Kesinlikle, sadece formel olmayan, maddi bir ilk ilkeye ihtiya­ cımız vardır. Ancak böyle bir ilke, bir olguyu ifade etmek zorunda değildir, bir Edinİı8 de ifade edebilir. Burada, ne açıklanabilir ne de kanıtlanabilir bir şey ileri sürme riskini göze alırsam: Aenesidemus, daha önce de belirtildiği gibi, bu teoremi deneyimden türetilen bir önerme olarak ele almak zorundaysa, bu önermeyle çelişen deneyim­ lerin de olabileceğini kabul etmek gerekir. Ancak eğer bu aynı ilke, tartışılmaz ilk ilkelerden türetilirse ve söz konusu önermenin yadsın­ masının bir çelişki içerdiği gösterilebilirse, Bilinç İlkesi'yle bağdaş­ mayacak iddia edilen deneyimlerin kavranılamaz bir şey olarak bir kenara bırakılması gerekecektir. 'Tasanm: 'nesne: 'özne've 'salttasanm'temelkavramlarmmbe­ lirlendiği [Reinhold'un} §§2.-5 'in İrdelenmesi. Aenesidemus, önce­ den söylenmiş olanları tekrarlamaya ek olarak, tasarımın açıkladığı şeyin, açıklaması gerekenden daha dar olduğuna işaret eder. "Bir tasarım ( Reinhold'un tanımını izleyerek) , eğer yalnızca öznenin, hem özneden hem de nesneden ayırt ettiği ve her ikisiyle de ilişkilendir­ diği ise ve eğer (Aenesidemus'un varsayımını izleyerek) yalnızca ön­ ceden algılanandan ayırt edilebilen bir tasarım ise, o zaman sezgi (ki ilk algıdır) bir tasarım olamaz. Ne var ki Reinhold'a göre, kuşkusuz, bir tasarım olmak zorundadır, vs. vs." Reinhold, haklı olarak bu ta­ sımdaki küçük öncülü yadsıyacaktır. Kökensel/temel nesne hiçbir şekilde algılanmaz, hatta algılanamaz. Ve bu nedenle, tüm diğer al­ gılara önsel olarak sezgi, kökensel olarak özneye karşıt bir nesneyle, yani hiçbir şekilde algılanmayan, ancak kökensel olarak koyulan Ben-olmayan'la ilişkilendirilebilir. Aenesidemus devam eder: "Tasa­ rım için gerekli olan ayırt etme ve ilişkilendirmenin kendisi bir tasa­ rımlama edimidir"; ancak bu, Reinhold tarafından uygun bir biçimde yadsınmıştır. Hem ayırt etme hem de ilişkilendirme, tasarımın nes­ neleri haline gelebilirler ve gerçekten de Temel Felsefe bağlamında böyledirler.
87 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.