Gönderi

Eğer anlam, en son bulunacak olanın değil, en başta verilmiş olanın yeryüzüne terbiye edilmesi ekseninde gerçeklik kazansaydı, acının ve acı üzerinden şekillenen koşulların, hem insanlığın tarihsel sahnesinde hem insanın bireysel var oluşunda bu derece kuvvetli ve kendini sürekli tekrarlayan bir mevcudiyeti olamazdı. Anlam yaratımı dışsal ve mutlak surette açık olmayan bir nitelikte olduğundan; ve dışsal anlamın elde edilmemiş olması nedeniyle yaratılmak istenen içsel anlamların birbirinden farklı koşul ve ihtiyaçlar içinde ortaya çıkışının yarattığı durum, insanın anlamı avuçlama gayesinde, mecburi olarak bir süreci ve süreç içinde gidilen yolda yapay çelişiklikleriyle bulunan anlam teşebbüslerinin acıyı da kendileriyle beraber taşımalarını zorunlu kılıyor. Bizzat bu acının anlam arayışına eşlik etmesi; hatta bizzat acının anlam arayışını ileriye taşıması, bir tanrının var olmadığının mutlak kanıtını teşkil eder.
·
88 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.