Bırak, birikeyim şu köşede;
Biri olmanın bin türlü hali var!*
Süzülerek geliyorum suyla toprak arasından
yıkılıp yapılarak,
her sabah yeniden ve yeniden yaratılarak.
Hani:
'Bugün yükü hafif olan kazanmıştır'
demişti ya farisî bir Selman,
bu yüzden
her gün yeni baştan hizaya çekiyorum kendimi
korkum yok kaybetmekten korkum yok korkularınızdan bayım!
kaybolmayayım yeter bana diyorum
kaybolmayayım yeter
yanılgilar çöplüğünüzü geçerken
beş vakit temizliyorum kalbimi merhametin avuçlarında
yüklerimi atarak giriyorum gecenin koynuna
Ya siz bayım!
farkında mısınız hangi ağırlıkları taktığınızı boynunuza?
Sorusunu kaybetmiş bir cevap gibisiniz bayım!
höykürüyorsunuz sadece
bütün gerçeklikleriniz ıskalanmış bir hakikati işaretliyor ancak
haykırışını yitirmiş bir ünlem gibisiniz bu yüzden
yıktığınızdan daha iyi olmayacak kurduğunuz dünya
sadece planlarınız var sizin yetiştirilmesi gerekli
dönüp bakmıyorsunuz ardınıza
sadece sanrılar bu yüzden ardınızda
umuda yer yok dünyanızda
Çünkü umut etmek insana özgüdür
ve insan bulur bir gün elbet
nedir o yol yürünecek?
Yerinden oynatılmış her bir taşı yoklayarak
dokunarak koparılmış her bir yaprağa
mühlet olunmuş zamanın ilmeğinde durmadan hüzünler dokuyorum
damıta damıta mazlum gözyaşlarını
durmadan birikiyorum
ve bilesin ki bayım;
ben öfkemi sona saklıyorum!