Gönderi

Yiyip içme gecesi
Hiç otele gitmemiştim; ama annemle şehre indiğimiz zamanlar, otellerin insanı gündelik yaşamın pisliklerinden, kötülüklerinden koruyan çok özel yerler, kaleler olduğunu kestirecek kadar çok geçmiştim önlerinden. Remington Arms Oteli’nin önünde duran lacivert üniformalı adamlara bayılıyordum.Excelsior’un döner kapısındaki pirinç süslemelerin parıltısına bayılıyordum.Ritz’in lobisindeki büyük avizeye bayılıyordum. Bir otelin tek amacı, sizi rahat ettirmek, mutlu etmekti; defter imzalayıp odanıza çıktığınız zaman aklınıza geleni istemeniz yeterliydi, hemen ayağınıza gelirdi. Otel, daha iyi bir dünyanın simgesiydi; sadece bir mekan değil, size bir şans, düşlerinizin içinde yaşama fırsatı veren bir yer demekti.
Sayfa 112 - CanKitabı okuyor
·
46 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.