Memnuniyetle açıkladım.
"Yaşam ortamı, günlük yaşam içinde yer alan her durumu
belirtiyor. Şu anda seninle parktaki kafede konuşuyoruz. İşte bu,
bir yaşam ortamı. Bu ortama getirdiğimiz bir bilinç var. Bu ortama
getirdiğimiz bilincin de bir niyeti var."
Arif Bey gözlerini kısarak tekrar etti:
"Yaşam ortamına getirilen bilincin bir niyeti var!"
"Evet," dedim. "İnsanlar, her yaşam ortamına bir niyet getirir.
Nedir bu niyet? Benim niyetim, seninle belirli bir konuda sohbet
etmek, söyleşmek. Sanırım senin niyetin de bu."
"Evet, ben de burada sohbet edeceğimizi biliyordum; yani o
niyet bende de vardı."
"Doğru. Konuştuğumuz konuyla ilgili bilgimiz olduğunu varsayıyoruz. Konuşma ve sohbeti devam ettirme becerimiz de var.
Ve ayrıca burada, zamanımızı bu niyete uygun bir tarzda bilgi ve
becerilerimizi eyleme dönüştürme ve bunu sürdürme sorumluluğumuz var..."
Anladığım ve
Anladığım ve anlamaktan zevk aldığım görebiliyordum. Gözlerimin içine bakarak konuştu:
"Doğan Bey, özür dilerim, sözünüzü kesiyorum ama şu anda
içinde bulunduğumuz durum yaşam ortamma bir örnek ise, şimdi
ve burada nasıl bir mış gibi durum yaratabiliriz, lütfen açıklayabilir
misiniz?"
"Memnuniyetle," dedim ve devam ettim, "sözünü ettiğim her
bir öge ile ilişkimizi keserek ya da ters düşerek mış gibi durumyaratabiliriz. Önce yaşam ortamma getirdiğimiz öğeleri bir sıralayalım:
1- niyet, 2- bilgi, 3- beceri 4- eylem ve uygulamayı devam ettirme sorumluluğu.